Hatırlıyorum, doğumhaneden çıkıp odaya geldiğimizde herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Aile büyükleri güzel haberi paylaşmak için eş, dost, akrabayı aramak istiyordu. “Durun” dedim. “Ben kimseyi görmeye hazır değilim”. Herkesin yüzüne bir şaşkınlık yerleşti. Benden birkaç ay önce doğum yapan arkadaşlarımı ziyaret ettiğimde doğum sonrası oldukça yorgunken ziyarete gelenlerle saatlerce ilgilenmek zorunda kaldıklarını görmüştüm. “Ben biraz dinlenmek istiyorum, takdir edersiniz ki yorgunum. Üzerimde hastane önlüğü, saçım başım bir yerde, dudaklarım mosmor. Kimsenin beni böyle görmesini istemiyorum” dedim. “Güzel haberi paylaşın elbette, ancak beni ve bebeği yarın ziyarete gelmeleri ricasında bulunun” diye de ekledim. Aklımı seveyim. Öğleden sonrayı ve geceyi oğlumla genelde uyuyarak geçirdik. Ertesi gün biraz dinlenmiş bir şekilde karşıladım ziyaretçileri.
Misafirlere Evde Yokuz Tatile Gittik Desek?
Keşke aynı uygulamayı eve gelince de yapsaydım, olmadı. Aile bireylerine, dokuz sülale akrabaya ayıp olurmuş. Günlerce susmadı kapı zili. Her gelene lohusa şerbeti ikram edildi. Gelenler bebek uyuyorsa; “Bu kadar geldik, bebeği de görmeden gitmeyelim” demek suretiyle uyanana dek beklediler. “Kimse darılmasın, ben emziriyorum, sizinle oturmak yerine dinlenmem gerek, henüz lohusayım” diyemedim. Şimdiki aklım olsa, kapıya “Evde yokuz, tatile gittik 1 ay sonda döneceğiz” yazısı asardım.
Süt hakkında bitmek bilmeyen sorular
Misafirlerle oturmanın dışında bir de her kafadan bir ses çıkmıyor mu? “Emziriyor musun?”, “Sütün yetiyor mu?”, “Ne kadar emiyor?”, “Gazdan dolayı mı ağlıyor?”, “Acaba sütün yetmiyor mu?” “Çorap giy, ayağın üşümesin”, “Bebeğe yelek giydir, burası biraz serin” diye başlayan soru ve önerileri dinledim günlerce. Zaten lohusayım, hormonlarım dans ediyor, bir gözlerim doluyor, bir kahkaha atıyorum. Televizyonda reklam bile izlerken ağlama potansiyelim var. İçimden “Size ne benim sütümden, anneliğimden?” diye bağırmak geliyor ama işte ayıp olur diye sürekli kendimi savunmaya çalışan cevaplar vermekle yetiniyorum.
Çocuğuma dokunmayın
Bütün bunların dışında beni en çok rahatsız eden, her gelenin oğlumu kucağına almak ya da ona dokunmak istemesi oldu. Sokaktan geliyorsunuz, elinizi yıkadınız mı? Sigara içiyorsunuz, neden oğlumu öpüyorsunuz? Hem ben yeni anneyim, oğlumla aramda farklı bir bağ var, bakalım ona dokunmanızı istiyor muyum? Neden önce izin istemiyorsunuz? Uyuyan bebeğin cep telefonuyla flashlı fotoğrafını çekmek isteyenlere ise nasıl kötü kötü baktığımı anlatamam.
Tüm bunlara emzirmek ve gaz çıkarmakla geçen uykusuz geceler, duş yapmaya ya da kusmuklu pijamalarımı değiştirmeye zor vakit bulduğum günler ve lohusalık gel-gitlerim de eklenince evlere şenlik bir hal aldı bizim yaşantımız.
Bu dönemde, saçlarım tutam tutam döküldü, tırnaklarım kırıldı. Hamileliğimden önce giydiğim kıyafetler üzerime olmadı diye moralim bozuldu. “Bunu hayatta içmem” dediğim her şeyi süt yapacak diye zorla içtim. Yalnız dışarı çıkmak istememe rağmen oğlumu evde bırakıp dışarı çıktığımda bir an önce eve dönmeye çabaladım. Emzirmekten ve bebeği kucakta taşımaktan sırtıma bir ağrı yerleşti. Yeni açılan restoranları, sergileri ya da vizyondaki filmleri sadece dergi ve gazetelerde gördüm (Tabii onları okuyabilecek vakit bulduğumda!). Ancak, bütün geceyi uykusuz geçirdikten sonra sabahın beşinde oğlum bana gülümseyince dünyalar hep benim oldu (oluyor)!
Bu yazıyı okuyunca “Ben de aynı şeyleri yaşıyorum” diyorsanız kendi tecrübelerimle hazırladığım önerilerim umarım işinize yarar.
LOHUSALIK DÖNEMİ İÇİN ÖNERİLERİM
- Dürüst olun. Sizi ziyarete gelmek isteyenlere yorgun olduğunuzu, biraz yalnız kalmak istediğinizi açıkça söyleyin.
- Anneliğin tek bir doğrusu yok. Kendinizi başka annelerle, bebeğinizi de başka bebeklerle kıyaslamayın.
- Yardım alın. Eşiniz, aileniz, arkadaşlarınızdan size kim destek olabilecekse bebek bakımından ev işlerine kadar ihtiyacınız olan konuda yardım isteyin.
- Kendinize zaman ayırın. Bir süre eski hayatınıza ve düzeninize dönemeyebilirsiniz, ancak her gün en az bir saati kendinize ayırın ve istediğiniz bir şey yapın.
- İlk günler düzeniniz oturana kadar biraz yorucu geçebilir. Bu nedenle fırsat buldukça dinlenin. Bebeğiniz uyurken siz de uyumaya çalışın.
- Kendinize özen gösterin. Biraz rimel, hafif bir allık ve parlatıcı havanızı değiştirebilir.
- Pijamalardan kurtulun. Bütün günü pijama ile geçirmek size kendinizi hasta ve bitkin hissettirebilir.
- Temiz hava alın. Fırsat buldukça dışarı çıkın, hatta şartlar elveriyorsa bebeğinizi de çıkarın.
- Dökülen saçınıza ve kırılan tırnaklarınıza bakım uygulayın.
- Hemen diyete başlamayın. Hamilelik döneminde aldığınız kiloları bir günde almadınız. Bir günde de vermeyi beklemeyin. Siz sağlıklı beslenip emzirdikçe kilo vereceksiniz. Katı diyetler uygulamak bebeğin beslenmesini de etkileyebilir.
Not: Bu yazı 15 Mart 2015 tarihli Milliyet Cumartesi ekinde yayınlanmıştır.
Bir cevap yazın