Eğer bir sosyal medya hesabınız varsa, bu ay mor rengin dikkat çektiği anne ve bebek fotoğraflarına denk gelmişsinizdir. “Prematüre moru” isimli fotoğraf paylaşım kampanyası 17 Kasım’ın Dünya Prematüre Günü olması sebebiyle prematüre bebek doğumlarına dikkat çekmek için düzenlenmiş. Dünya genelinde her 10 bebekten birinin prematüre, yani 37. haftadan önce doğduğunu ve ülkemizde de her yıl 150.000 bebeğin prematüre olarak dünyaya geldiğini düşünürsek prematürelik hakkında anneleri bilinçlendirmek için daha yapacak çok şey var. Ben erken doğmuşum, oğlum da erken doğan bir bebek. Prematüre olarak kabul edilmese de erken doğumun bebek gelişimindeki etkilerinin farkındayım. Bu kampanyaya destek vermek adına, prematüre doğum yapmış ve şimdi sağlıklı evlat sahibi annelerle söyleşiler yaptım.
“Biri başarmış, ben de yapabilirim demek istiyorsun”
İrem Erdoğan’ın prematüre doğan oğlu Mert şimdi 9 aylık. “Muayene sırasında oğlumun kanının ters akmaya başladığını öğrendim. O an doğum kararını verdi doktorumuz. Mert’i 27 haftalık, 680 gram kucağıma aldım” diye anlatıyor başından geçenleri. Doğumundan bir gece önce internetten 680 gr. doğan bebekleri araştırmış, ancak hep olumsuz hikayelere denk gelmiş. Başarmış bir anne bulmayı ve “Ben de yapabilirim” demeyi istemiş. Instagram’da aynı durumu yaşayan yabancı anneleri bulunca rahatlamış. Bir sürü minik mucizenin fotoğrafını görmüş. İşte o zaman “Benim bebeğim de iyi olacak” diye düşünerek kanguru bakımı denilen anne göğsü üzerinde ten tene temas yöntemiyle birlikte yoğun bakımda zaman geçirmiş. Annelerin bu durumu öğrendiklerindeki çaresizlikleri tarif edilemez ve hiçbir anne bu çaresizlikle yapayalnız kalmamalı diyerek Instagram’da @littlefighterstr isimli hesapta bu süreçte tüm yaşadıklarını paylaşmaya başlamış.
“Benim başıma gelmez diye düşündüm”
5 yaşında prematüre doğmuş ikizlere sahip Evrim Çakıcı ülkemizdeki erken doğum ve prematüre bebek konularına dikkat çekmek adına prematüreanneleri.com isimli bir blog yazıyor, tecrübelerini paylaşırken uzman görüşlerine de yer veriyor. “Benim başıma geleceğini düşünmediğimden doğum öncesinde prematüre bakımıyla ilgili bir araştırma yapmamıştım. Doğum sonrası bebeklerimi kablolar içinde görmekten korktum, bir yandan da onları iyi taşıyamadığımı düşünerek kendimi suçladım. Bütün bu duygular yeni anneye çok ağır gelebiliyor. 93 gün süren kuvöz döneminde prematüreliğe bağlı beyin kanaması, hidrosefali gibi daha önce adını hiç duymadığımız hastalıklarla tanıştık. Bu hastalıkları takip eden süreç bizi serebral palsi ile tanıştırdı ve zorlu bir fizik tedavi dönemi başladı hayatımızda. Tüm çabalarımız sayesinde Duru 21 aylıkken, Kaan ise 3 yaşında tam bağımsız yürüyebildiler, şimdi ise okul öncesi eğitime gidiyorlar. Sanırım biz prematüre anneleri güçlü, savaşçı bebeklere sahip oluyoruz. Prematüre bebek bakımı maddi-manevi zorlukları birlikte getiriyor. Bu dönemde ailelerin ve çevredekilerin mümkün olduğunca destek olması çok önemli.”
“Yaşadığım mucizeyi başka ailelere aktarmam gerekiyor”
İnci Candemir çok sağlıklı bir hamilelik geçirmesine rağmen, oğlu Can 2008 yılında gittikleri 6 günlük bir Amerika seyahati sırasında 23 haftalık olarak dünyaya gelmiş. Doğumdan 135 gün sonra evlerine dönebilmişler. Seyahatin ikinci gününde gaz sancısı şikayetiyle acil servise gidip doğumun başladığını öğrendiğinde dünyası başına yıkılmış. “Kuvözde bebeğimi ilk görmeye gittiğim gece nefes dahi alamadım. 670 gramlık bir can, her yerine kablolar bağlanmış. Beyin kanaması, sık sık solunum durması ve yaşam sınırındaki prematüreliğe dair ne varsa yaşadık. Tarifi mümkün değil. Ancak prematüre bebekler kahramanlıklarıyla neredeyse destan yazıyorlar. Can 4 yaşına kadar yaşıtlarından biraz geri kalmış olsa da şimdi 6 yaşında ve arayı kapattı. Biz bir mucize yaşadık ve bunu bir hayat dersi olarak başka ailelerle de paylaşmam gerek diye düşündüm” diyerek “Hayata Tutunmak” isimli prematüre bebek kitabını neden yazdığını anlatıyor Candemir.
Bilgi: İnci Candemir Prematüre Bebek Ebeveyn Danışmanlığı (PBED) ile de aileleri prematüre bebek bakımı ve yapılabilecekler konusunda bilgilendirmeye çalışıyor.
Akademisyen olmama rağmen en güzel unvanım annelik
Saniye Bencik Kangal, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nde öğretim görevlisi. Suyunun erken gelmesi sebebiyle oğluna 34 haftalıkken kavuşuyor. Doktoruna “Bebeğim ölür mü?” diye sormuş. Doktorunun bebeğinin yaşamasıyla ilgili onu cesaretlendirmesini asla unutamıyor. 2 kg, 100 gr. doğan bebeğini zor olsa da emzirmeyi başarmış. “Bebeğim emmekte çok zorlandı, mama takviyesi de yaptık, aldığı her gram evde bayram havası yaşatıyordu. Gece, gündüz hiç uyumadan nefesini dinleyerek günler, aylar geçirdim. Kolay olmasa da şimdi yaşıtlarının gelişim eğrisini yakaladı. Annem, babam ve eşim bu süreçte çok destek oldular. Etrafımda da işim gereği çocuk gelişimini iyi bilen dostlarım, hocalarım var, şanslıyım. Prematüre bir bebeğin gelişiminin düzenli olarak takip edilmesi gerekiyor, ancak çoğu aile ne yapması gerektiğini bilmiyor. Instagram’da @akademisyenanne hesabımda ailelere destek olmaya, yol göstermeye çalışıyorum”.
Not: Bu yazı 15 Kasım 2014 tarihli Milliyet Cumartesi ekinde yayınlanmıştır.
Bir cevap yazın