Cenevre’den 45 dakikada 32 CHF ödeyerek Lozan’a trenle gidebilirsin. Öğrenci şehri Lozan için bir yarım gün yeter de artar bile.
Lozan’ın en göz alıcı yapısı inşaatı 13. yüzyılda tamamlanmış Notre Dame Katedrali. Katedral tüm İsviçre’nin en güzel Gotik katedrali olarak kabul ediliyor.
Katedralin güney cephesinde yer alan 13. yüzyılda yapılmış bu pencere (Rose Window) mevsimleri, elementleri ve Zodiac sembollerini anlatıyor.
Mudac, Modern Sanat ve Tasarım Müzesi. Bu aralar “3 yaşından 30 yaşına kadar renkler” sergisine ev sahipliği yapmakta (www.mudac.ch).
Lozan Universitesi’nde (UNIL) yaklaşık 13.000 öğrenci okuyor. Üniversite için bu şehre gelenler olduğu için Lozan öğrenci şehri olarak anılıyor.
Belediye Binası’nın da bulunduğu Place de la Palud. Fotoğraftaki çeşmenin adı “Adalet Çeşmesi”.
Kapısındaki pazar arabalarını beğenip satıldıkları dükkanda başka neler olduğunu görmek için içeri giriyorum. Dükkanın ismi De la Suite dans les Idées. İçeride mutfak aksesuarlarından dekorasyon ürünlerine, oyuncaklardan eski radyo ve telefonlara pek çok şey bulmak mümkün (www.delasuitedanslesidees.ch). Ben seyahat, mektup temalı cüzdan ve Ipad kılıflarını beğeniyorum. Mağazanın harika bir kırtasiye bölümü de var. Dükkanda hemen hemen satılan herşeye bakıyoruz. Daha çok zaman geçirmek istememize rağmen Lozan’da keşfedilecek daha çok şey var diyerek ayrılıyoruz buradan.
Lozan’da ikinci beğendiğim dükkan Image + (www.image-plus.ch). Image +’daki vintage görünümlü teneke kutulardan 3-5 tane almak ve onları mutfakta dekorasyon amaçlı kullanmak lazım. Bu mağazada mumdan, kutuya, mutfak eşyalarından oda kokularına kadar pek çok şey bulmak mümkün.
Lozan sokaklarında da kedi görme çabam devam etti, ancak duvardaki bu kedi ile yetinmek zorunda kaldım. Anladım ki İsviçre’de kediler sokakta yaşamıyor…
Lozan’da öğle yemeği için Grand Chene’e gittik. (Grand Chene 6-7). Burası Lausanne Palace &SPA otelinin girişinde Fransız tarzı bir brasserie. Öğrendik ki Grand Chene oldukça popüler bir brasserieymiş. Meğer benim oturduğum koltukta daha önce Nichole Kidman ve Elton John oturmuş.
Hazal’ın koltuğunda ise Monica Bellucci. Belki sen de The Rolling Stones’un oturduğu masaya ya da Alain Delon’un koltuğuna denk gelirsin, kim bilir….Yemek yerken yan masamızda oturan bu yaşlı bayanı hayranlıkla seyrettim, daha doğrusu sadece onu değil, masada oturan üç kişiyi de. Ne kadar hayat dolu olduklarını anlatmam zor. Ne kadar şık ve zarif olduklarını anlatmıyorum bile.
Vitrinde portakallı çikolataları görünce Blondel’in içine dalıverdik. Burası 180’den beri çikolata ve şeker satan küçücük bir dükkan. İçerisi buram buram çikolata ve süt kokuyor (Rue de Bpurg 5 –www.chocolatsblondel.ch).
İsviçre’nin Harvey Nichols’ını, Beymen’ini arıyorsan adres BonGenie olmalı. Burada Marc Jacobs, Gucci, Max Mara, Chloe, Tory Burch gibi bir sürü lüks markayı bulmak mümkün. Son zamanlarda çok beğendiğim, Türkiye’de Beymen Blender’da da satılan “Happiness is 10 $ Tee” markalı t-shirtleri BonGenie’de de gördüm.
Bir cevap yazın