Anne olmak, aile olmak ve ailece seyahat etmek çok keyifli olsa da zaman zaman insan sevdiği adamla baş başa kalmak, bir şehrin sokaklarında aylak aylak dolaşmak, istediği yerde yemek yemek, istediği saatte otele dönmek istiyor. Dünyayı 3,5 yaşındaki bir miniğin gözünden yeniden keşfetmek ve çocukla seyahat etmenin keyfini yaşamak benim için paha biçilmez bir mutluluk olsa da arada benim de şarj etmem gerektiğinden bu sefer Cuma – Pazar Napoli’ye ve Amalfi Sahilleri’ne kaçtık. En son 1999’da Belçika’da okurken İtalya’nın bu bölgesine gelmiş, Vezüv Yanardağı’nı ve Vezüv’ün 24 Ağustos 79’daki patlamasıyla lavlar altında kalmış, bugün UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan Pompei’yi ziyaret etmiştim. Bu sefer ise, dünyanın en romantik destinasyonları arasında gösterilen Amalfi Sahilleri’ne sevdiğim adamla gidiyordum, daha ne isteseydim?
Pizzanın doğduğu yer!
Napoli, Napoliten pizzanın doğduğu yer. Aslında kaldığımız süre boyunca yediğimiz tüm pizzalar güzeldi ama bu işin de bir ustası var elbette. L’Antica Pizzeria Da Michele pizza denince ilk uğramanız gereken durak. Öyle şık bir restoran beklerseniz hayal kırıklığına uğrarsınız, taa ki ilk pizza dilimini ağzınıza götürene dek. Kapısında yemek saatlerinde uzun kuyruklar oluyor. Menüde ise sadece iki çeşit pizza var; pizza marinara ve pizza Margherita. Buranın pizzası en yalın, en geleneksel olan pizza. Napoli’de sohbet ettiğim kişilerden de buralı halkın pizza yemeye özellikle buraya geldiğini öğreniyorum. 1930’dan beri süregelen aile geleneği ile yapılıyor pizza.
İkinci adresimiz ise şehrin en turistik caddelerinden biri olan Via dei Tribunali üzerindeki Pizzeria di Matteo. Burada da kapıda uzun (yola taşmış ve geçişi engelleyen cinsten) kuyruklar görüyoruz. Napoli’de pizza için adres sorulduğunda söylenen sayılı iyi pizzacılardan biri burası. Menünün üzerinde Bill Clinton’un fotoğrafı var. Clinton’un 1994 ziyaretinde kendilerini tercih etmesini bir gurur kaynağı yapmışlar. Pizzaları sadece, zaten genelde herkes sade pizza tercih ediyor, bizdeki gibi bol malzemeli pizzalara rağbet yok burada. Buranın bir de kızarmış pizzası var, dillere destan. Mutlaka deneyin.
Il Pizzaiolo del Presidente ise klasik pizzacılar arasında 3. Sırada. 2000 yılında açılmış. Agerola provola peyniri, fesleğen ve zeytinyağı ile yaptıkları pizzaları iştah kabartan cinsten.
3. jenerasyon pizzacılar arasında en popüler olanlardan biri de Pizzaria La Notizia. Carmnella’da Napoliten mutfağının tadına bakabilirsiniz. Casa tua al Duomo’da ise sakin bir ortamda lezzetli bir akşam yemeği yiyebilmek mümkün.
Gran Cafe benim en sevdiğim kafe oldu burada. İçerisinde çok eski ve harika kahve makineleri olan bir barı var. Ama burasını sevmemin sebebi Napoliten isimli, Sfogliate Mignon olarak bilinen buraya özgü tatlıyı keşfetmiş olmam. Bir istiridye kabuğu şeklindeki bu tatlı ılık olarak ve üzerine pudra şekeri dökülerek servis ediliyor. Lezzeti tartışılmaz, sadece tadılır!!!
Elbette İtalya’da olup da dondurma yemeden olmaz. Gay Odin benim favori dondurmacılarım arasında yerini aldı bile. Buranın çikolataları da oldukça lezzetli.
Nereleri görmek lazım?
Napoli çok popüler bir şehir olsa da düzensizliği ve kirliliğiyle beni biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. Sürekli yanınızdan geçen motorlar, korna sesi, daracık sokaklardaki kalabalık bana biraz İstanbul’u anımsattı ne yalan söyleyeyim.
Şehirde görülecek ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş pek çok önemli yapı var. Pompeii ve Vezüv Yanardağı için her gün sayısız tur yapılıyor. Bunun dışında, Vezüv’den sonra kentin en önemli simgesi olan Castel dell’Ovo kalesi, üzerinde bol kitapçı ve kafeler olan Via Port’ Alba, Piazza Dante Alighieri’deki Dante’nin heykeli, şehrin en ünlü alışveriş caddesi olan Via Toledo, Galleria Umberto, Palazzo Reale, Piazza Plebiscito, buranın Nişantaşı olarak nitelendirebileceğim Via dei Mille, Arkeoloji Müzesi, Sanat Müzesi (Museo Nazionale di Capodimonte) ve San Domenico Maggiore (klise) benim listemde yer alan yerlerdi.
Amalfi Sahilleri’nde gezinti
Kısa tatilimizin bir gününü de filmlerde gördüğümüz, oldukça romantik olduğu söylenen ve harika bir manzaraya sahip olan Amalfi Sahili’ne ayırdık ve sabah otelden erkenden çıkarak otobüsle bu sahili gezdik. Pek çok lüks butik otel ve şık restorana ev sahipliği yapan bu sahil şeridinde ünlü sanatçılar ve oyuncuların da yazlık evleri bulunuyormuş. Küçük kasabaları geçerken limon ve zeytin ağaçlarının kokusu birbirine karışıyor. Mola verdiğimiz zaman limonlu sabunlar, şekerler ve çeşit çeşit makarna alıyorum evde denemek için.
Nerede kalmalı?
Bu sahil şeridinin belki de en popular oteli kapısından adım atar atmaz insanın kendini ünlü biri gibi hissedeceği Monastero Santa Rosa. Küçük bir balıkçı köyünde bulunan otel lüks bir hizmet anlayışıyla misafirlerini ağırlıyor. 20 odası bulunan otelin restoranında da oldukça yetenekli ve Michelin yıldızlı restoranlarda çalışmış şef lezzetli yemekler sunuyor.
Casa Angelina sahilin ilk butik otellerinden biri. Beyaz rengin hakim olduğu modern bir tasarım anlayışına sahip otelin barı ve restoranı da oldukça popüler.
Nerede yesek?
Aile işletmesi olan La Tagliata ile Akdeniz mutfağı sunan Michelin yıldızlı La Sponda favorilerim arasında.
Nereleri görsek?
Sorrento’dan Salerno’ya kadar olan sahil şeridini gezebilirsiniz. Positano ve Amalfi arasında kalan, tekneyle ulaşılan Grotta dello Smeraldo’da denize girebilirsiniz. Amalfi’deki kiliseyi (Duomo) da ziyaret edebilirsiniz. Kasaba merkezlerinde satılan limon kokulu sabunlar, limonlu şekerler ve limon çellolardan almayı unutmayın.
Bir cevap yazın