Şimdi size bir yıl ne kadar çabuk geçmiş, geçen sene “Yaş 35 yolun yarısı mı?” başlıklı yazımı yazalı o kadar olmuş mu dersem belki bana güleceksiniz. Anlayış gösterin, yaşlanıyorum. Her doğum günümde olduğu gibi bu sene de oturdum, neler yaptım, yeni yaşımda neler yapmak istiyorum diye bir liste yaptım.
Dönüp baktığımda, anne olduktan sonra hayatımın tamamen değiştiğini ve her yıl yeni yaşımdan beklentilerimin farklılaştığını görüyorum. Kurumsal hayatta başarı, terfi, ödül ya da zam beklerken, daha iyi projelerde görev almak isterken anne olduktan sonra oğlumun adım attığını, boyama yaptığını ya da merdivenleri tek başına çıktığını görmeyi beklediğimi fark ettim. Özetle, hayattan beklentim değişiyor. Kariyerle, işle ilgili beklentim yok mu? Elbette var, ancak konu çocuk olunca benim listemde hepsi ikinci planda kalıyor, oğlumla başlayan bir hayat kurmayı seçtiğimi fark ettim. Üstelik geçtiğimiz 4-5 yılda yaptığım alternatif kariyerimin baş mimarının da kendisi olduğunu söyleyebilirim. O olmasaydı bugün bu köşeyi yazmayacağım gibi sitem, projelerim ya da çocuk kitabım “Kemal’in Londra Günlüğü” de olmayacaktı.
Ama gelin görün ki, 36 yaşıma bir gün kala yaşlanmaktan korkmadığımı söyleyemeyeceğim. Yaşlanmak derken, kaz ayaklarımın olmasını, saçımdaki beyaz tellerin sayısının artmasını ya da artık daha çabuk yorulmamı kastetmiyorum. Bunların olacağını biliyordum, bunlarla yaşamayı da öğrenirim, sorun değil. Beni korkutan zamanımı düzgün bir şekilde kullanamamak. Her şeye yetişmeye çalışırken anı, içinde bulunduğum zamanı kaçırmak ve sonrasında geriye dönüp baktığımda beni mutlu edecek o küçük ama kıymetli “an”ları hatırlayamamak.
İşimi iyi yapmak istiyorum, bunun için de oldukça çalışıyorum. Bu köşede, sitemde ya da yazı yazdığım diğer mecralarda farklı ve yeni konuları paylaşmak istiyorum, bunun için okumam, röportaj yapmam, araştırmam gerekiyor. Ekip arkadaşlarımla bir araya gelip yeni projeler üretmek, onları hayata geçirmek istiyorum. Evimin derli toplu ve düzenli olmasını, aradığım şeyi kolay bulabilmeyi istiyorum. Sağlıklı beslenmek ve aileme de sağlıklı yemekler yapabilmek istiyorum. Bunun için taze sebze ve meyve almak, mümkünse pazardan manavdan kendim seçmek, ya da online sipariş vermek, eve gelip yemekleri yapabilmek üstelik zaman zaman yeni tarifler denemek istiyorum. Kitap okumak istiyorum, çocuk gelişimi dışında yeni yazarların romanlarını ve henüz okuyamadığım dünya klasiklerini de okumak istiyorum. Aylık dergileri ve süreli yayınları da bu listeye eklemek gerek elbette. Kendime bakmak istiyorum. Zaman içinde yaşlanan cildimin nemlendiriciye, saçlarımın bakıma, ağrıyan sırtımın egzersize ihtiyacı var.
Ailemle daha çok vakit geçirmek istiyorum. Annemle haftada bir çay içip sohbet etmek, babamla dünyada neler olup bittiğini konuşmak, kardeşimle sinemaya gitmek istiyorum. Arkadaşlarımla buluşmak istiyorum. Birlikte uzun uzun oturmak, çocuklardan, işten güçten hayattan konuşmak, dertleşmek ve paylaşmak istiyorum. Oğlumla resim yapmak, oyun oynamak, yatmadan önce kitap okumak istiyorum. Eşimle İstanbul’u gezmek, akşamları oturup sohbet etmek, tüm gün olan biten her şeyi tek nefeste heyecanla ona anlatmak istiyorum.
Bahçemde ekip dikmek istiyorum. Kendimize kadar, biraz domates, biraz kabak, bir iki dal fasulye, birkaç salatalık ve biber, dereotu, belki biraz da maydanoz. Fotoğraf çekmek istiyorum, şehrin sokaklarında dolaşmak ve renkleri, kapıları, denizi çekmek istiyorum. Oscar’a aday olan ve ödül alan ama henüz izlemediğim tüm filmleri, televizyonda oynadığında seyredemediğim birkaç diziyi izlemek istiyorum ayaklarımı uzatıp. Oğlumla ve eşimle seyahat etmek istiyorum, birlikte Sidney’de balinaları izlemeyi Barselona’da sokaklarında dolaşmayı ya da Malta’da denize girmeyi hayal ediyorum.
Ancak artık tüm bunları bir yaşa, bir yıla sığdıramayacağımı biliyorum. Bu nedenle de yeni yaşımda yapamadıklarım, yetişemediklerim, eksik yaptıklarım için kendime kızmayı bırakmaya karar verdim. Her sabah uyandığımda o gün yapmak istediklerimi ve yapmam gerekenleri sayıyorum, listeler yapıyorum. Ancak her akşam yastığa başımı koyduğumda yapamadıklarım sebebiyle içimi bir huzursuzluk, mutsuzluk kaplıyor, hiçbir şeye yetişemiyormuşum hissi çöküyor üzerime. 36 yaşımdan beklentim kendimle barış imzalamak. Ben mükemmel değilim, tüm bunları yapmak, hepsine ve herkese zaman ayırmak istesem de artık bunun olamayacağını biliyorum. Geriye bunu kabullenmek kalıyor. Bardağın dolu tarafını görmek gerek biraz da. Okuyamadığım kitapları görüp moralimi bozacağıma, bak bugün de birkaç sayfa okuyabildin diyorum kendime. Haftada 3 yerine 2 kere spora gittiğime kendime kızıp bırakmıyorum, bunu da yapamayabilirdin bu koşturmada, bak kendine en az 3 saat ayırdın diyorum.
36 yaşımdan ikinci beklentim ise an’ın tadını çıkarmak, onu kaçırmamaya çalışmadan, sonrasını düşünmeden. Oğlumu kendi kendine oynarken seyrettiğimde, bir bardak sıcak çay içerken, güzel bir havada dolaşırken… İçime çeke çeke yaşayacağım hayatı, bolca şükrederek sahip olduklarıma, ve olamadıklarımın da bir sebebi olduğunu düşünerek.
Hoşgeldin 36, bu sene seni yavaş yavaş yaşayacağım, içime sindire sindire, koşmadan, koşturmadan, bu değişikliğe hazır mısın?
Not: Bu yazı 13 Şubat 2016 tarihli Milliyet Cumartesi ekinde yayınlanmıştır.
Bir cevap yazın