Geçtiğimiz yılın yorgunluğundan arınmak üzere soluğu Köroğlu dağlarının heybetli ve göz alıcı manzarasına sahip Kartalkaya Golden Key Chalet’de aldım.
Uyanıp yatakta sağa sola dönüyorum. Tekrar uyuyamayacağımı anlayınca ise kaz tüyü yorganımla vedalaşıp kalkmaya karar veriyorum. Saat sabahın altısı henüz. Dün yaklaşık 4 saat süren İstanbul – Bolu yolculuğunun ya da bol düşmeli kayak dersinin yorgunluğundan eser yok üzerimde. Bu kadar erken ve üstelik zinde kalkabilmeme şaşırıyorum. Sanırım dağ havasının etkisi dedikleri bu olsa gerek. Yatağın üzerindeki, otelin simgesi haline gelmiş kırmızı el örmesi battaniyeye sarınıp biraz temiz hava almak için yatağımın hemen karşısındaki camı açıyorum. Dışarısı bembeyaz. Köroğlu dağlarını kaplayan ve konakladığım Golden Key Chalet’in kapısına kadar uzanan kar henüz kayak, snowboard ya da ayak izlerinden nasibini almamış. Kahvaltıya daha zaman olduğu için etrafı keşfetmek üzere bir sabah yürüyüşü yapmaya karar veriyorum. Benim gibi erkenci bir iki kişi ile selamlaşıyoruz.
Yarım saatlik yürüyüşten sonra güneş daha ısıtmadığı için otele geri dönüyorum. Odama çıkmak yerine kahvaltı salonuna gitmeyi tercih ediyorum. Golden Key Chalet’in kahvaltısını konakladığım diğer lüks otellerin kahvaltısı ile kıyasladığımda, eksiği yok fazlası var diyebilirim. Fark ne diye sorarsanız, Datça’dan özel olarak getirilen zeytinler, taze sıkılarak servis edilen nar suyu, tam buğday unundan yapılan ufak simitler ile her biri ev yapımı olan reçelleri bir çırpıda sayabilirim.
Kahvaltıdan sonra ikinci kayak dersimi almak üzere lobide uzun süre Milli Takım’ın da hocalığını yapmış eğitmenim Yasin Özcan ile buluşuyoruz. Yasin Bey, dünkü soğuk nedeniyle bugün otelin dükkânından aldığım termal içliği de giymemi çünkü öğlene dek kayacağımızı söylüyor. Kayak yapmaya gidecek olan ekip, kayak hocaları ile birlikte otelin shuttle’ına biniyor ve 3 dakikalık (yaklaşık 450 metrelik) kısa bir yolculuk yaparak pistlere varıyoruz. Golden Key Chalet’de konaklayanlar Dorukkaya Ski&Mountain Resort ile Kartal Otel’in pistlerinden faydalanabiliyor. Ancak misafirlerin ağırlıklı olarak Kartal Otel’in pistlerini kullandığını öğreniyorum. Burada her seviyeye uygun, 1850 ile 2200 metre arası yükseklikte toplam 12 adet pist bulunuyor. Balkanların en iyi pistleri arasında gösterilen ve Avrupa’daki örneklerini aratmayan pistlerin toplam uzunluğu 20 kilometreyi buluyor. Pistlerden siyah renkte olan Yılmaz Demir, Dede, Efe, Kara ve Latif tecrübeli kayakçılar için. Mavi renkte olan Resul Dede I, Resul Dede II ile Arka Çanak ile kırmızı renkte Çam Çukuru, Gezi, Kazankaya ve Çanak ise yeni başlayanlarla ileri seviyede kayanlara hitap ediyor. Eğitmenimiz Kartalkaya’nın kayaklı koşu (cross country), tur kayağı ve Alp kayağı için uygun koşullara sahip olduğunu söylüyor. Son zamanlarda doğal yapısından ötürü buranın snowboardçular tarafından da tercih edildiğini öğreniyorum. Kayak ve board dışında kar kızağı yapanları da görüyorsunuz. Özellikle çocuklar kızağın keyfini çıkarıyor.
Kartal Otel tarafındaki pistlere erişim sağlamak için 2 adet telesiyej (chair lift), 6 adet teleski (skli lift) ve 3 adet baby lift olmak üzere toplam 11 lift bulunuyor. Hafta içi 80, hafta sonu 115 TL olan günlük ski pass’e Golden Key Chalet misafiri olduğum için ücretsiz olarak sahip oluyorum. Erciyes ve Palandöken kayak merkezleri ile kıyaslandığında Kartalkaya’da yarım günlük ya da tek çıkışlık ski pass olmamasının bir eksiklik olduğunu söyleyebilirim. Zira, lift kullanarak çıkış yaptınız mı, aşağıya inmeniz mümkün değil, ya kayacaksınız ya da yürüyeceksiniz. Ancak, karın 3 metreye kadar yükseldiğini hesaba katarsanız yürümenin pek de akıllıca bir seçenek olduğunu söyleyemeyeceğim. Benim gibi amatör kayakçıların kaybolmaması ya da düşmesi halinde ilk müdahalenin yapılabilmesi için kar motoru ile jandarmanın sürekli devriye gezdiğini fark ediyorum. Ancak bu kayakçıları rahatsız etmiyor, aksine herkes kendini güvende hissettiğinden jandarmayı görmek iyi bile geliyor.
Yarım günlük ders ve sayısız düşme sonrasında, morarmış kol ve bacaklarımla soğuktan titreyen bir halde öğle saatlerinde otele geri dönüyorum. Kayak insanı acıktırıyor. Odama çıkıp dinlenmeden önce otelin Brasserie kısmında hızlıca bir şeyler atıştırmaya karar veriyorum. Şef Kasım Işık’ın Milas çam ormanlarının mis gibi kokusunu taşıyan çintar mantarı ve kurutulmuş domatesle yaptığı ince hamurlu pizzası ile bol peynirli, pancarlı risotto’su arasında seçim yapmakta zorlanıyorum. Yemeğimi beklerken Marmaris-Datça yolu üzerindeki, The Sunday Times gazetesinin hazırladığı “Avrupa’nın En Gözde 10 Oteli” listesinde adı bulunan Golden Key Bördübet’te tanıştığım, Golden Key otellerinin sahibi Şebnem Uyar ile karşılaşıyoruz ve ayak üstü sohbet ediyoruz. Şebnem Hanım kış oteli açma sebeplerinin diğer otellerde çalışan ve yetiştirdikleri personellerini kışın da istihdam edebilmek olduğunu söylüyor. Çünkü Muğla yöresindeki tüm yatırımlarda olduğu gibi Bördübet ve Hisarönü (Golden Key’in bölgedeki diğer oteli) ulaşım sorunlarından dolayı kış aylarında kapanıyor.
Aslına bakarsanız otellerin değil ama Şebnem Hanım’ın hikayesi oldukça ilginç. Reklam sektöründe çalıştığı sıralarda üst üste altı bebek kaybediyor. Sonrasında, inşaat, gıda, makine sanayii sektöründe faaliyet gösteren şirketleri olan eşi Sedat Uyar’ın hobi olarak turizme yatırım yapmasıyla biraz kafa dağıtmak ve moral bulmak ümidiyle otel işletmeciliğine soyunuyor. Şebnem Hanım’ın şimdi işletmesini üstlendiği, geçtiğimiz yaz sonu Gebze’de açılan Workinn Hotel ile birlikte, dört oteli ve 3 çocuğu var. Otellerin sadece işletmesiyle değil mutfağından dekorasyonuna her hususla bizzat kendi ilgileniyor. Bu yüzden bana da, Muğla, Köyceğiz’de agro-ekoloji ve agro-ormancılık yöntemlerini kullanarak organik üretim yapan Alp Pir’in yetiştirdiği pembe greyfurt ve okitsu mandalinasından yapılan tatlı ya da içecekleri mutlaka denememi öneriyor.
Öğleden sonra vücudumun her tarafı ayrı ayrı ağrıdığından uzanıp dinlenmek yerine biraz rahatlamak ve kaslarımı gevşetmek için SPA’ya gitmeye karar veriyorum. SPA merkezinde durumumu anlattığımda görevli önce gülümsüyor (Sanırım bu şikayetlerle gelen ilk ben değilim) sonrasında ise bana spor masajını denememi öneriyor. Sauna ve buhar banyosunda (Fin hamamı) 15 dakika zaman geçirdikten sonra spor masajı için masaj odasına gidiyorum. Bu masaj özellikle kayak sonrası yapılıyor. Yavaş dokunuşlar ve derin parmak ucu baskısı ile kayak sırasında düşmemek için kasılan kasların gerginliğini yatıştıran bir masaj. Bu masajı takiben bir de yarım saatlik aromatik şifalı sırt masajı yaptırıyorum. Balili terapistim önce defne, biberiye, lavanta ve limon okaliptüsünden elde edilen güçlü bir aromaterapi karışımını sırtıma, boynuma ve omuzlarıma sürüyor, sonra omurgama odaklanarak yerleşik kas gerginliklerimi azaltmak için marifetli parmaklarını konuşturuyor. Boyun ve kafa masajını sevdiğimi öğrenen terapistim, kısıtlı İngilizcesi ise bana “Champissage” olarak da bilinen Hint kafa masajını öneriyor. Bu masajın amacı kan dolaşımını uyarmak ve enerji kanallarını işler hale getirmek. Baş, boyun ve yüz bölgesine hafif parmak baskısı ile yapılan bu masajın çok rahatlatıcı olduğunu söylüyor.
Akşamüzeri, arkadaşlarım açık havada jakuzi keyfini yaşamaya karar verdiklerinde ben onlara katılmayacağımı söyleyerek otelin yüksek tavanlı kütüphanesinde dinlenmeye gidiyorum. Büyük L harfi şeklindeki koltuğun bir köşesine yerleşiyor, sehpa üzerine konulmuş aylık dergilerden birini elime alıyorum. Yaklaşık 600 tane kitap bulunan kütüphane insana kendini bir dağ evinde hissettirecek şekilde döşenmiş. Koyun tüyünden minderler, kırmızı yün yastıklar ve şallar, geyikli ve ahşap aksesuarlar… Otelin dekorasyonu için Barbara Pensoy ve Beyza Özer ile (Atölye 5) çalışılmış olsa da Şebnem Hanım’ın detaylarda parmağı olduğu hemen anlaşılıyor.
Sipariş ettiğim yeşil çay yanında tarçın çubukları, bal ve kepekli kurabiye ile servis edildiğinde keşke başka bir şey isteseymişim diyorum. Çayımı yudumlayıp derginin sayfalarını çevirirken gözlerim kapanıyor. Burası insana kendini adeta evinde hissettiriyor.
Kartalkaya’nın En Yenileri
Günaydın Kebap&Steak bu sezon Kaya Palazzo Ski & Mountain Resort’ta köfte&döner, steak house ve burger konseptiyle hizmet vermeye başlıyor. Bennu Gerede ve Dilara Murtezaoğlu ortaklığında Kartal Otel’in bünyesinde açılan Flame Mountain Club kayak sonrası eğlenmek isteyenlerin adresi olmaya aday. Geçen sene açılan ve bütün otellerin iniş noktasında bulunan Dorukkaya bünyesindeki Drop Lounge’ın taş fırında pişen pideleri çok lezzetli. Kayak arasında sahlep molası da verebilirsiniz.
Not 1: Golden Key Chalet, inşaat döneminde, “En iyi beton prefabrik yapı” ödülüne de layık görülmüş.
Not 2: Kayak ve snowboard dersleri 170 TL’den başlıyor.
Not 3: Golden Key Chalet’in standart odaları dışında loft tarzı odaları, dubleks süitleri, geniş aile süitleri de mevcut. Ancak en havalı odaları, içlerinde dağ manzarasına karşı jakuzi keyfi yapabileceğiniz dubleks loft odaları. Favorim 305 numaralı oda.
Not 4: 13-15 Şubat Sevgililer Günü haftasonunda kişisel gelişim rehberi Seda Bağcan ne kadar aşkla yaşıyoruz, kendimizi ne kadar seviyoruz konulu bir workshop yapacak. Katılan çiftlerin özel yoga dersleri, aşk mantraları ve bireysel şifa seansları ile sevgileri bereketlenecek. Mutlu Mutfak’ın kurucusu ve Kurabiye Fabrikası’nın ortaklarından Elif Edes Tapan ise bu haftasonu “kalbe giden yol mideden geçer” mottosuyla afrodizyak etkili yemek tarifleri içeren bir workshop düzenliyor.
Bu yazı Forbes Türkiye Ocak 2014 sayısında yayınlanmıştır.
[…] güçten fırsat bulup haftasonu için soluğu Hisarönü’nde aldım. GoldenKey ile Kartalkaya tatilimiz sırasında tanışmış, tüm ekiple kısa sürede kaynamış, dostlarla olunca da […]