Sabaha karşı şiddetli bir ağrı ile uyandım. Uyuyamayacağımı anlayınca kalktım, biraz hareket edersem, ağrım geçer diye düşündüm. Yanılmışım, kısa süre sonra suyum geldi. Eşimle sabaha karşı hastaneye doğru yola çıktık. Yoldan annemi arayıp, “Anne biz doğuma gidiyoruz, acele etme, ama yanımda olsan harika olur” dedim. Saat 06:00’da hastanedeydik, doktor muayenesinden sonra durumumun iyi olduğunu, akşam üzeri saatlerinde doğumu beklendiğini söyledi. Ancak oğlum o kadar saat beklememeye karar vermiş olacak ki, sabah saat 10:55’te kollarımdaydı. Oğlumu kucağıma verdiklerinde çektiğim sancıların, doğum sırasındaki ıkınmaların ve sıkmaktan moraran dudaklarımın acısı anında yok oluverdi. Oğlum kucağıma gelince elini göğsüme koyup kafasını hareket ettirdi, sanki yüzüme bakmak istiyordu. Ona, “Bu dünyaya, ailemize hoş geldin küçük adamım” dedim, sanırım uzun zamandır mutluluktan böyle ağlamamıştım. Bu günün üzerinden tam 2 sene geçti, oğlum bu hafta 2 yaşını kutladı.
İlk 8 ay beni oldukça zorladı
Doğumdan sonraki ilk 8 ayın benim için hiç de kolay olmadığını söylemeliyim. Kendimce tüm hazırlığımı yapmıştım. Bebek bakım kursuna gitmiş, alt değiştirmeyi ve banyo yaptırmayı öğrenmiştim. Odasını en konforlu ve pratik olacağına inandığım şekilde dekore etmiş, kendimce evde de bir düzen kurmuştum. Oğlumun çok gazlı ve kolik bir bebek olması, geceleri çok az uyuması, gelen giden ve sürekli önerilerde bulunan aile büyükleri ve arkadaşlar, uyuyup dinlenmeme fırsat vermeyen telefonlar… Tüm bunların üstüne eski sosyal hayatıma dönememek, bütün gün oğlumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için koşturmak da beni oldukça zorladı. Oğlum büyüdükçe, ben durumu kabullenmeye başladıkça daha iyiye gitti her şey.
Anne olunca kariyerimi askıya aldım
13 senelik profesyonel kariyerimi anne olunca bir süre askıya aldım, oğluma ben bakmak istedim. İyi ki de böyle yaptım diyorum şimdi. Eğer ilk gülüşünü, ilk adımını görmeseydim, ilk kelimesini (İlk kelimesi ‘karga’ oldu) duymasaydım, o özel anları kaçırsaydım üzülürdüm. Şimdi çocuklarının geleceği için çalışırken bu özel anları kaçırmak zorunda kalan annelere daha çok saygı duyuyorum.
Biraz mükemmeliyetçi bir yapım var. Bugün bunları yapmam lazım diyerek hazırladığım liste, akşam eksiksiz yerinde duruyor. Cevaplamam gereken mailler, aramam gereken insanların listesi de kabarık. En son 1,5 sene önce sinemaya gittim. Yeni açılan restoranların sadece isimlerini biliyorum. Tüm bunları alt alta koyunca insanın biraz morali bozulabiliyor, gayet normal. Ancak ben anne olmayı severek, isteyerek seçtim. Onunla yatakta keyif yaparak güne başlamayı, annecim diyerek beni öpmesini, karnımın üzerine oturup kollarımı kürek yaparak kayıkçılık oynamasını, küçük bir kutunun kapağını açıp tekrar kapamak için sarf ettiği çabayı görmeyi, gittiğimiz restoranın bahçesinde ilk defa tavuk, horoz ve keçi gördüğündeki şaşkınlığını ve onlara hayretle bakmasını, yağmur sonrası solucanlara ve sümüklü böceklere basmamak için gösterdiği özeni, kucağımda uyuya kaldığında elini göğsüme koyup kendini güvende hissetmesini, bir şeyi kendi başardığında ‘anne ben yaptım’ diye sevinç çığlıkları atmasını hiç bir şeye değişmem.
Oğlum benim köşelerimi törpüledi
Oğlum benim köşelerimi törpüledi. Daha sabırlı bir insan oldum. Yoksa aynı kitabı 12 kez üst üste nasıl okursunuz? Daha basit yaşamaya başladım, sağlıklı beslenmek ve düzenli uyku önceliklerim oldu. Oğlumla birlikte her gün ben de temiz hava almak için sokağa çıktım. O hayatı keşfederken ben de her gün gördüğüm şeylerin aslında ne kadar farklı, değişik ya da önemli olduğunun farkına vardım. Dünyaya minik bir adamın gözlerinden bakıyorum şimdi. Bilmediğim de bir sürü şeyi oğlum sayesinde öğrendim, zürafaların dilleri siyahmış mesela, siz biliyor muydunuz?
Tüm bunlar olurken ben başkalarının deneyimlerine kulak tıkamayı tercih ettim, oğlumu da yaşıtlarıyla kıyaslamaktan uzak durdum. Öğrendim ki her çocuk farklı olduğu gibi her kadının anneliği de farklı, ve kendi şartları, imkanları içinde de en doğrusunu o bilir, o yapar.
İş hayatına tekrar başladım, eskisi gibi yoğun bir tempom olmasa da günün belirli saatleri çalışıyorum. Bu yüzden de oğlumla birlikte geçirdiğimiz zamana daha özen gösteriyorum. Üstelik yeni kariyerimin en büyük destekçilerinden biri de oğlum zira o olmasaydı, ben bugün Milliyet Cumartesi’de anne&çocuk köşesini yazmıyor olacaktım. Ancak hayattaki önceliklerim değişti, kendime daha bir özen gösterir oldum. Çünkü oğlumla birlikte büyümek, ihtiyacı olduğunda yanında olmak, sevdiğim şeyleri, tecrübelerimi onunla paylaşmak, bazen ona akıl danışmak, istediğim zaman ona sıkı sıkı sarılıp öpebilmek için sağlıklı olmam gerek.
İyi ki doğdun küçük adamım, kendimi keşfetmemi sağladığın, içimdeki anneyi ortaya çıkardığın için sana ne kadar teşekkür etsem az! Sen büyüdükçe yaşlanmaktan korkar oldum, zira seninle uzun bir ömür geçirmek istiyorum. Nice mutlu yaşlara, hep birlikte!
Bilgi: Oğlumuzun doğum gününü bahçede kutladık. En sevdiği oyuncağı damperli kamyonlu temayı ve pasta masasını birAtölye ekibi hazırladı. Doğum günü pastası ve kurabiyeler Moni Pasta’dan. Minik misafirlerimize de Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın ‘Arkadaşım Kamyon Şoförü’ isimli kitabını hediye ettik.
Not: Bu yazı 11 Ekim 2014 tarihli Milliyet Cumartesi ekinde yayınlanmıştır.
Bir cevap yazın