Gwyneth Paltrow ile ünlü şef Mario Batali’nin İspanya’yı dolaşarak şık restoranlarda ya da yöresel kafelerde yemek yemenin zevkine ulaştıkları “Spain on the Road” adlı programı izledikten sonra Endülüs’e gitmeyi ve road –trip yaparak buradaki şehirleri gezmeyi kafamıza koymuştuk.700 yüzyıl süren İslam hakimiyetinin izlerini taşıyan şehirleri gezmek, 18. ve 19. yüzyıldan kalma tarihi binaları görmek, tapas barlar ve bodegalarda lezzetli yemekler yemek üzere yola koyuluyoruz.
Planımız Toledo, Kordoba, Sevilla, Granada ve Malaga’yı gezmek. Her şehirde 1-1,5 günlük zamanımız var.3,5 saat süren uçak yolculuğundan sonra Madrid Havaalanı’na iner inmez araba kiralayarak ilk durağımız Toledo’ya doğru yola çıkıyoruz. Sana Not: Bir daha Endülüs turu yaparsam, Madrid’te değil Malaga’ya uçarak başlarım yolculuğa. Nedenlerini daha sonra anlatacağım.
Madrid’ten Toledo’ya önce A42 sonra ise M5 karayolunu takip ederek 1,5 saatte varıyoruz. Akşamüzeri Toledo’da kalacağımız eskiden bir fırın olarak hizmet veren otel Pintor El Greco’ya check-in yaptırıyoruz (www.hotelpintorelgreco.com).Otelimiz tuğla ve taştan yapılmış, seramiklerle süslü küçük bir butik otel. Otele eşyaları bırakıp Toledo sokaklarını dolaşmak üzere dışarı çıkıyoruz. Ressam El Greco’nun (16. Yüzyılda Toledo’da yaşamış) eserlerini sergileyen El Greco Müzesi ve yanındaki Sefardi Sinegoga Müzesi’ni geçerek P.del Transito’nun köşesinden C.S. Juan de Dios isimli caddeye sapıyoruz. Sonrasında sağa C. Sto Tome caddesine dönüyoruz. C. La Trinidad caddesini takip ederek şehrin en önemli tarihi yapısı olan Katedral’e varıyoruz. Giriş için 14 Euro ödeyerek bu harika yapının içine giriyoruz. Zubarán, Van Dyck, Goya, Raphael, Bellini, Titian, Velálsquez and Rubens, ve El Greco resimleri Katedral’in duvarlarını süslüyor.
Şehrin diğer önemli yapıları arasında Iglesia de Santo Tome Kilisesi ile Museo de Santa Cruz yer alıyor. El Greco’nun en önemli eserlerinden cennet ve dünya temasının işlendiği Burial of the Count of Orgaz Santo Tome Kilisesi’nde sergileniyor.
Akşam yemeği için şehrin en iyi restoranı olarak ün salmış Adolfo’ya rezervasyonumuz var (www.groupadolfo.com). Yemek sırasında yaptığımız sohbette öğreniyorum ki ailenin bu restoran dışında şehirde farklı restoranları, inanılmaz güzel bir şarap mahzeni ve bir de yemek okulu var. Eski bir Musevi tacirin evi olan restoranın tavanında o dönemden kalma resimler yer alıyor. Koyu kırmızı duvarlara granit sütunlar eşlik ediyor. Villeroy & Boch tabaklar ile gümüş çatal, kaşıklarla servis edilen akşam yemeğimizde avokado ve domates soslu çupra var. Saat 21:00 olmasına rağmen restoranda kimsecikler yok. Acaba burası sandığımız kadar popüler bir yer değil mi diye düşünürken restoranın şefi sohbetimize dahil oluyor ve İspanyolların geç yeme alışkanlıkları ile ilgili bilgi veriyor. Yemek sonrası bizi çatıya davet ediyor şef. Burada domates, limon ve peynirli dondurma tatlısının tadına bakarken Katedral ile eskiden saray olan ancak şimdi ordu müzesi olarak hizmet veren Alcazar’ın şahane manzarasını seyrediyoruz.
Ertesi sabah kahvaltıdan sonra şehirde biraz daha dolaşıyoruz. Şarküteri ürünleri satılan Casa Cuartera (Hombre de Palo, 5) şehrin en renkli dükkanlarından biri. Öğle yemeği için tapasları ile meşhur El Tre Bol’a gidiyoruz (Calle Santa Fe – 5 numara). Baharatlı, domates soslu patates, soğanlı domates salatası, badem soslu sebzeler ile kabak yemeğinin tadına bakıyoruz. Tapasların fiyatları 2 ile 12 Euro arasında değişiyor. Öğle yemeği için şehirdeki diğer adreslerim ise El Tre Bol ile aynı sokakta, 10 numarada yer alan La Tabernita ile Calla Hombre de Palo 8 numaradaki La Tarasca. Akşamüzerine doğru arabamıza atlayıp Endülüs’te ilk durağımız olan Kordoba’ya doğru yola çıkıyoruz.
Not: Şehirde gezmek ve ulaşım için Toledo kart alabilirsin. Katedrali de başka ücret ödemeden rehberli turla Toledo kartınız ile gezmen mümkün.
Bir cevap yazın