Pınar’ın 34. Uluslararası Çocuk Resim Yarışması’nda jüri üyesi olduğumu daha önce paylaşmıştım. Jüri tarafından seçilen çocuklar geçtiğimiz hafta Büyükada’da ressam Prof. Dr. Zahit Büyükişleyen önderliğinde harika bir sanat haftası geçirdiler. Hem İstanbul’u ve adayı gezdiler hem de gözlemlediklerini Splendid Otel’in avlusunu tamamen kaplayan kağıtlara resmettiler. Cumartesi günü ödül törenine katılmak ve hafta boyunca yaptıkları eserleri görmek üzere Büyükada’ya gittim. Çocukların yaptıkları resimler o kadar renkli, o kadar büyüleyiciydi ki size anlatamam.
Küçük bir erkek çocuğu annesi olarak bu güzel sosyal sorumluluk projesinde yer alan ressam Prof. Ergin İnan ve Prof. Dr. Zahit Büyükişleyen’den oğlum resim yaparken nelere dikkat etmem gerektiğini, onu nasıl bu sanata yönlendirebileceğimi öğrendim. Bu faydalı bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Resim çocuklar için oyundur
Kassel Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim bölümünde okurken aynı zamanda çocuklar için sanat eğitimi konusunda da ihtisas yapan Büyükişleyen; çocukların sanatçı olmadıklarını, onların oyun oynamak için resim yaptıklarını söylüyor. Çocuklar ergenlik dönemi öncesinde resim yaparken görev bilinciyle yapmamalı, aksi halde zorunluluk olduğu için vazgeçebilir. Büyükişleyen çocuklarımızı yetenekli bulup onları resim yapmaya zorlamamızı, çocuklarımızı istediklerinde, hayal ettiklerini çizmek için resim yapmaya teşvik etmemizi öneriyor.
Çocuklar sevdikleri kişileri daha büyük çizer
Çocuk resminde nelere dikkat etmemiz gerektiğini de Büyükişleyen şöyle açıklıyor; “Çocuklar iç dünyalarını resmeder. Neyi yaşıyorsa, neyi deneyimliyorsa size resimle anlatırlar. Onlar gördüklerini değil, bildiklerini resmederler. Örneğin, çocuk masayı karşıdan baktığı halde dört bacaklı çizer, perspektif gözetmez. Çocuklar sevdikleri kişileri, anne, baba, öğretmen gibi resimlerinde daha büyük çizerler. Bu o kişilere önem verdiğinin bir göstergesidir. Renk seçimi konusunda da oldukça özgürdürler. Örneğin denizin mavi olduğunu bilseler bile kırmızı yapabilirler. Bu durumlarda çocuklarımızı düzeltmek, öğretmenin boyunun büyük olmadığını, resimde orantısız olduğunu söylemek ya da denizin kırmızı değil mavi olduğunu belirtmek yaptığımız en büyük yanlışlardan. Zira çocuğumuz da denizin mavi olduğunu biliyordur ancak kırmızı rengi beğenmiş, denizi beğendiği renkle boyamak istemiştir. Bu düzeltmeler çocukların hayal güçlerini engeller, cesaretlerini kırar ve yaratıcılıklarına ket vurur. Çocuk resmi, çocukların yaşamını anlatan bir belge olduğu için bu tür detaylar önemlidir.”
Çocuklara ne resmi yapacaklarını söylemeyin
İnan ise çocukları resim yaparken kısıtlamamamızı söylüyor ve “Şunu şöyle yapmalısın, böyle çizmelisin” şeklindeki yaklaşımlardan uzak durmamız gerektiğini vurguluyor. “Çocuğu motive etmek, yaptıklarını beğenmek, onu resim yapmaya teşvik etmek gerekir. Bu nedenle ona ne resmi yapacağını söylememeli, o ne yapmak istiyorsa müsaade etmeliyiz. Onun resim defterine çizim yapmamalı, boyaları, malzemeleri önüne koyarak yapabiliyorsak teknik göstermeli, boyayı nasıl kullanacağını anlatmalı ve gerisini çocuğumuza bırakmalıyız. Evladınız size yaptığı resmi getirdiğinde bir şey anlamasanız bile ona yaptığı resmi anlattırmaya çalışın, çizimlerine, renk seçimlerine iltifat edin. Çocuklar çizdikçe içlerindekileri dışarı vururlar.
Büyükişleyen sanat eğitiminde ailelere ve eğitmenlere de çok fazla rol düştüğünü söylüyor; “Aileler genelde sanatı eğitimin bir parçası değil, yan branş olarak görüyor. Çocuğumuz önce derslerine çalışsın sonra resim, müzik ya da drama ile ilgilensin diyerek okul başarısını önemsiyor. Ancak sanat çocukların içlerinde biriktirdiklerini, gördüklerini, yaşadıklarını ve elbette hayal ettiklerini en güzel ifade ediş biçimidir. Bu nedenle çocukları sanata küçük yaştan itibaren teşvik etmeliyiz. Bu sebeple, çocukları sanata teşvik eden yarışmalar artmalı, onları desteleyen ve yarışmaya katılmasına vesile olan öğretmenlere de ödül verilebilir.
Ne çizeceğini söylemeyin, deneyim yaşatın
İnan da öğretmenlerin, ailelerin çocuğa ne yapacağını, ne çizeceğini söylemek yerine onlara bunu göstermelerinin önemini vurguluyor. Örneğin çocuğunuza pazar yeri çizmesini söylemeden önce onu alıp pazara götürebilir, orada satıcıları, tezgahları, sebze ve meyveleri gösterebilir, farklı şeylere dikkatini çekebilir ve sonrasında bunu çizmesini isteyebilirsiniz. Deneyimlediği şeyi, yaşadıklarını resmetmek çocuk için kendi öyküsünü anlatmak gibidir.
Birbirinden yetenekli 25 çocuğa ödüllerini verdikten sonra eve dönüp ilk iş oğlumun resimlerinden mini bir sergi yaptık ve boya kalemlerimizle resim defterimizi de her zaman oğlumun erişebileceği oyun masası üzerine koyduk. Şimdi ufaklığın yaptığı karalamalara bambaşka bir gözle bakıyorum. Çocukların sanatla büyümesini destekleyen firmaların, marka ve projelerin de artmasını diliyorum.
Not: Bu yazı 4 Temmuz 2015 tarihli Milliyet Cumartesi ekinde yayınlanmıştır.
Bir cevap yazın