Rutinleri, gelenekleri seviyorum. Örneğin her sene yılbaşında kart gönderiyorum, okullar kapanınca oğlumun arkadaşları ve anneleriyle yemek yiyoruz, ayda bir anne arkadaşlarımla buluşup çay içiyoruz. Seyahat konusunda da rutinleri seviyorum. Her sene oğlumun doğum gününden hemen sonra birlikte yurtdışına çıkıyoruz. Üç dört günlük kısa bir tatil yapıyoruz, hem şehir gezmesi, hem kitapçı ve oyuncakçı keşfi hem de ailece eğlenceli vakit geçirmek için aylar öncesinden plan yapıyorum. Bu sene de doğum günü kutlamasından sonra Madrid’e gittik.
İspanya’nın başkenti bence deniz kenarı olmasıyla avantaj sağlayan Barselona’nın gölgesinde kalmış durumda. Biz henüz anne baba olmamışken yaptığımız Endülüs seyahati sırasında da Madrid’te kalmış ve kısacık da olsa bu güzel şehri gezme fırsatı bulmuştuk. Karakterli mahalleleri, şık alışveriş caddeleri, lezzetli restoranları ve güler yüzlü insanlarıyla Madrid’i çok sevdik. Hazırladığım Madrid gezi rehberi hem büyüklere hem de seyahat seven miniklere göre oldu bu sefer! Bölüm 1, otel ve konaklama ile restoran önerilerimizle başlayalım.
Madrid’te Nerede Kalınır?
Hotel Urso bence şehrin en havalı oteli. 1915’ten kalma şahane bir binada yer alan otel Las Salesas mahallesinde bulunuyor. Sade ama aynı zamanda modern bir tarza sahip otelin spa’sı da mevcut. Şehrin en güzel caddelerinden biri olan Gran Via üzerindeki The Principal Chueca’da minik bir saray yavrusunu andırıyor. Her yere yürüyüş mesafesindeki bu otelin terasında keyif yapmadan dönmemek gerek. Hotel Unico’nun içinde ise iki Michelin yıldızlı, Madrid’in en iyi restoranlarından biri yer alıyor. Daha ekonomik bir seçenek için The Hat’i deneyebilirsiniz. Burası bir hostel ancak lüks otellerle yarışır durumda. Retro bir stile sahip hostelde dilerseniz ailece, dilerseniz arkadaşlarınızla farklı oda seçeneklerini değerlendirerek kalabilirsiniz.
Madrid’te Nerede Ne Yenir?
Madrid’te yemek yediğimiz, hem yemeklerini hem de ortamını beğendiğimiz restoranları ve cafeleri de paylaşmak istiyorum. Madrid restroran listemizde farklı damak tadlarına ve bütçeye uygun alternatifler mevcut.
Bosco de Lobos özellikle akşam saatlerinde hareketli bir restoran. Madrid’in mimarlar birliği Coam’ın iç avlusunda bulunan restoran modern ancak ahşapla sıcaklaştırılmış bir mimariye sahip. Çocukla da çok rahat edeceğinize eminim. Madrid’te her restoranda olmasa da burada mama sandalyesi de mevcut. Açık mutfak hem bizim hem de oğlumuzun oldukça ilgisini çekti diyebilirim. Etleri ve pizzaları da oldukça lezzetli.
Ana La Santa, Hotel ME Madrid Reina Victoria’nın içinde bulunuyor. Restoranın dört ayrı bölümü var, bar, yemek salonu, kış bahçesi ve bir evin oturma odasını andıran şömine bölümü. Biz kış bahçesinde yemek yedikten sonra rahat koltukların olduğu salon kısmında tatlı-çay keyfi yapmayı tercih ettik. Çocukla da oldukça rahat olduğunu söylemeliyim. Menüsünde pek çok farklı tapas var. Çocuklar için de İspanyolların patatesli omleti başta olmak üzere yiyecek bulmak sorun olmayacaktır.
Le Coco, benim Madrid’te çok beğendiğim cafelerden biri. Burası ferah, rengarenk mobilyaları ve eğlenceli dekorasyonuyla insanın hem damağına hem de gözüne hitap eden sevimli bir cafe. Ballı patlıcan, patates salatası başta olmak üzere tapas’ları, deniz ürünleri ve tatlıları oldukça lezzetli. Yemeğin başında masaya lezzetli ekmekler ile fıçı içinde tereyağı getiriyorlar.
Kalamarın en iyisini Bar La Campana’da yiyebilirsiniz. Burası ufak, salaş ve küçücük bir restoran. Çocukla gitmeyi düşünürseniz, hijyen sıkıntısı yaşayabilirsiniz.
Şehirde en lezzetli akşam yemeğini yediğim ve ambiyansını, dekorasyonunu çok beğendiğim bir diğer güzel restoran La Mucca oldu. Nachosları, lazanyaları, pizzaları… hepsi birbirinden lezzetli. Taş fırında pişen yemeklerin kokusu sarıyor mekanı. Endüstriyel tasarım ürünlerinin hakim olduğu üst kat duvarlarını eğlenceli grafitiler süslemekte. Baştan söyleyeyim, son dakika yer bulmak imkansız, şimdilerin en popüler mekanlarından olduğu için rezervasyon şart.
Focacella benim için en çocuk dostu restoran oldu. Burada öğle yemeği yedik. Sandviç barı ve makarna barı var. İstediğiniz makarnayı seçip istediğiniz sosu yaptırıyorsunuz. İstediğiniz malzemelerle de sandviç yapıyorsunuz. Ayrıca salata ve tatlı bölümü de var. Bir de yemek sonrası oğlumla kendimizi ödüllendirdiğimiz şahane bir dondurma barı bulunuyor. Personeli çok güler yüzlü ve yardımcı. Çocukla da çok rahat ediyorsunuz, büyük ve ferah bir mekan olduğundan pusetle de gidebilirsiniz. Son olarak fiyatları da çok makul, 3 kişi ana yemek, salata ve tatlı ile içeceklere toplam 30 Euro civarında hesap ödeyebilirsiniz.
Eğer canınız hamburger çektiyse 1950’lerden kalma eski Amerikan filmlerindeki restoranlara benzeyen Tommy Mels’e gidebilirsiniz. Milkshake’leri de oldukça lezzetli.
“İstanbul’da niye yok?” diye yeme içme sektörü adına üzüldüğüm şeylerin başında glutensiz ürünler satan pastaneler geliyor. Şehrin farklı yerlerinde şubesi olan Celicioso’da glutensiz pastalar, ekmekler, kekler ve kurabiyeler satılıyor.
Hem biraz alışveriş yapmak hem de bir şeyler atıştırmak için bence en güzeli kapalı market Mercado de San Miguel’e uğramak. Çeşit çeşit zeytinler, Katalan tatlıları, şarküteri ürünleri… Aklınıza ne gelirse bu markette bulabilirsiniz. Yüksek bar taburelerinde oturup bir mola vererek aldıklarınızı burada da yiyebilirsiniz.
Casa Mono ve Otto Madrid’te tasarım ve menüsünü çok beğendiğim ancak yer bulamadığımız için gidemediğimiz iki restoran, artık bir dahaki sefere diyelim.
Bir cevap yazın