Ekim sonunda düzenlenen Ayvalık 10. Zeytin Hasadı Şenlikleri’ne katıldım. Glutensiz, sütsüz ve yumurtasız beslenen biri olarak tereyağını çok önce – istemeyerek de olsa – hayatımdan çıkarmıştım. Bu nedenle bizim evin baş tacı zeytinyağı. Ufaklığın yemeklerinde de hep zeytinyağı kullanıyoruz. Hatta sırf yemeklerde değil, banyo sonrası nemlendirici olarak, saç bakım ürünü olarak ve pişik kremi yerine de bu e vitamini deposu, anti-aging iksiri antioksidanı tüketiyoruz. Hal böyle olunca, zeytinyağının nasıl yapıldığını, üretildiğini ve soframa kadar geldiğini öğrenme fırsatını kaçırmak istemedim.
Ayvalık’ın 2010’da restore edilen, Mavi Bayrak’lı en güzel denizine sahip oteli Ortunç’a yerleştikten ve biraz deniz havası aldıktan sonra kendimi Cunda sokaklarında buldum. Malum, mevsim kışa doğru giderken ve Ayvalık’ta bile hava çorapsız gezen bendenizi rüzgarıyla çarpmışken en iyi işlerini yaz aylarında yapan dükkanlardan sadece birkaç tanesinin açık olmasını yadırgamamak gerek. Ama insan geldi mi de görmek istiyor değil mi?
Cunda’da Nerede Yesek?
Cunda’ya yolunuz düşerse ve benim gibi boğanıza düşkünseniz Ayvalık mutfağını farklı yorumlayan Ayna’da rezervasyon yaptırın. Taş Kahve’nin hemen arka sokağındaki Ayna’nın roka yatağında fesleğenli karidesi, Girit usulü sütte balığı ve ev yapımı erişteleri oldukça lezzetli. Deniz mahsülleri seviyorsanız Cunda’nın artık bir klasik haline gelen restoranı Bay Nihat ile sahilde sıra sıra dizili restoranlardan biri olan ve Ege otlarını oldukça lezzetli bulduğum Nesos’u da listenize ekleyin.
Cunda’dan bir taksi çevirerek Ayvalık merkeze doğru yola koyuluyorum. 10 dakika süren yolculuk için taksimetre 43 TL gösteriyor. Ege’de sadece yeme içme İstanbul’dan daha ucuz diye düşünüyorum. Elimde makinem, Ayvalık sokaklarını keşfe çıkıyorum. Macaron, İsmet Paşa ve Çamlık Mahalleleri’nde dolaşıyorum. Buranın en özel yapılarından biri Taksiyarhis Kilisesi. Hem Ayvalık’ta hem de Cunda’da bu isimde bir kilise bulunuyor. Ayvalık’taki kilisede fotoğraf sergisi var. Kilise müze/sergi alanı olarak kullanılıyor.
Ayvalık’ta Alışveriş Adresleri
Merkezde, bit pazarının kurulduğu caddede bulunan Çingene Antik’te genelde Orta Avrupa’dan ürünler bulunuyor. Her üç ayda bir yeni ürün getiren bu dükkandaki emaye tabaklara, kaselere bakmaya doyamıyorum.
Bir dükkan ararken minik bir atölye ile karşılaşıyorum, Çöp(m)adam. Amerikalı Tara Hopkins’in kurduğu bu atölyede canla başla çalışan Ayvalıklı hanımlar deri, içecek kapağı, kumaş ve tenekelerden çantalar, cüzdanlar, telefon kılıfları ya da yastıklar yapıyor ve atıkları harika bir şekilde yeniden değerlendiriyorlar. Ürünlerin bir kısmını Karınca mağazalarında da bulmak mümkün.
New York ve Londra’ya bile ürün yollayan Tulya Madra birkaç sene önce New York’tan geri dönerek Ayvalık’ta atölyesini açmış. Ben kendisini Cemre Narin ve Begüm Atakan’ın çıkarttığı İçindekiler isimli yemek kitabından tanıyorum. Kitaptaki tariflerde kullanılan tabak çanak ve kapların tamamı Tulya Madra ve markası mo/Santimetre’ye ait. Eğer sahil tarafına yolunuz düşerse, dükkanına mutlaka uğrayın, eliniz boş çıkmazsınız.
Ege otlarına meraklıysanız, her perşembe Macaron Mahallesi’nden At Arabacıları Meydanı’na kadar devam eden pazarda hindiba, şevket-i bostan, kudret narı başta olmak üzere bölgenin tüm otlarını bulabilirsiniz.
Ayvalık’ta Bir Çay Molası
Antika dükkanlarının bulunduğu bir ara sokakta sizi küçük bir Fransız köyüne götürebilecek bir yer Cafe Caramel. Kafenin içerisinde antika eşyalar da satılıyor. Cafe bölümündeki şahane parçalarda gözüm kaldıysa da onların satılık olmadıklarını öğreniyorum. Kafenin sahibi Yasemin Hanım’ın fırından yeni çıkmış keki ile çay söyleyip keyfime bakıyorum.
Önünde mahallelinin kahve içtiği, tavla oynadığı Şeytan’ın Kahvesi 140 senelik bir geçmişe sahip. Orta şekerli, bol köpüklü bir kahve ya da tavşan kanı bir çay molası isteyenler not alsın.
Murateli Köyü’nde Zeytin Hasatı
Ayvalık’a gitme amacım, Türkiye’nin zeytinyağı üretiminde önde gelen firmalardan biri olan Yudum Gıda’nın hasat davetiydi. Yudum, 10. Ayvalık Zeytin Hasat Günleri’ni “Bir Yudum Gençlik Hasadı” konseptiyle gerçekleştirdiği etkinliklerle kutladı. Bu seyahatte, bir zamanlar Mimolett isimli restoranında harika yemekler yapan şef Murat Bozok’un de zeytinyağı ile hazırladığı yemekleri tatma fırsatı buldum. Hasat sırasında, Türkiye’nin Yunanistan, İspanya ve İtalya’nın başta geldiği zeytinyağı üreten ülkeler listesinde 6. sırada olduğunu, Türkiye’de yıllık ambalajlı zeytinyağı tüketiminin 60-65 bin ton aralığında seyrettiğini ve Türkiye’de kişi başı yıllık zeytinyağı tüketiminin ortalama 1.2kg seviyelerinde olduğunu öğrendim. Yudum’u küçüklüğümden beri hep ayçiçek yağı ile bilirdim, sanıyorum eski reklamların da bunda çok etkisi var. Bu gezi sırasında zeytinyağı konusunda yaptığı çalışmaları da öğrendim, ürettikleri yağı deneme şansım da oldu. Şenliğe gelince, oldukça amatör bir ruhla yapılıyor ve bir sürü eksik tarafı olsa da “ölmez ağacı” olarak bilinen ve topraklarımızda bereketi bol olan zeytinin dalından toplanışını görmek, zeytinyağı üretimi hakkında fikir sahibi olmak oldukça keyifliydi. Murateli köylüleri de oldukça misafirperver insanlar. Bahçesindeki üzümleri görüp konuşmaya daldığımızı fark eden bir amca bizi buyur ederek bahçesinde yetişen ne varsa dalından toplamamıza izin verdi, her şeyden tatmamızı istedi mesela. Yediğim narın tadı hala damağımda.
Bir Dahaki Sefere…
Ayvalık’ta Nevizade’yi andıran Muhabbet Sokak’taki küçük bir meyhane olan Argos’un adını çok duydum. Bir dahaki ziyaretinde mutlaka uğra, ızgara ahtapot’un tadına bak diye kendime not aldım. Cunda’ya yeni açılan ve minimalist bir mimariye sahip olan Mola Cunda ile 7 odalı minik bir otel olan ve Pateriça Koyu’nda özel bir plajı da bulunan Otel Sobe denemek istediğim otellerin başında geliyor.
Not: Bu keyifli haftasonu için Yudum’a ve misafirperverliği için Ortunç’a çok teşekkürler.
[…] Cunda ve Ayvalık önerilerim için ise bu linke […]