Stokholm’de hava parçalı bulutluymuş. Kaşmir hırkamı bavula, şemsiyemle yağmurluğumu da el çantama koydum. Bütün kızlar (Melis, Simge & ben) havaalanında toplandık. 3 saat 20 dakika süren uçuştan sonra, Arlanda Havaalanı’na inmemize yakın takım adaları görüyoruz. Zaten “holm” adacık anlamına geliyormuş. Stokholm yemyeşil bir şehirmiş. City Terminalen’e (Merkez İstasyon) iki dakika yürüme mesafesindeki otelimize yerleşiyoruz. Bavulları bırakıp Stokholm’ü keşfe çıkıyoruz. Riksbron ve Stallbron köprülerinden geçip 15 dakika kadar yürüyor, eski şehir Gamla Stan’a varıyoruz. Sedef ile de orada buluşuyoruz.
Öğle yemeği sonrasında Gamla Stan’ın en hareketli caddesi Västerlanggatan’da yürüyoruz. Bu cadde boylu boyunca hediyelik ve turistik eşyalar satan dükkanlar ve cafe&restoranlar ile dolu. Caddenin sonunda meydana yakın 81 numaralı sokakta (Märten Trotzigs Grand) mutlaka resim çektirmelisin. Burası Stokholm’ün en dar sokağı, ortada durup kollarını iki yana açarsan ellerin duvarlara değiyor, o derece.
Gamla Stan’ın ikinci güzel caddesi Österlanggatan’daki Bla Gungan (no. 16), koyunlu, kedili çizimlere hasta olduğum Gunilla Annwall (no.18- www.gunillaanwall.se), Ayşe’ye oyuncak baktığım Kalika (no.18), mutfak eşyasından oyuncağa kadar pek çok şey bulabileceğin Znogg (no. 24 –www.znogg.se) beğendiğim dükkanlar. Västerlanggatan’da ise bıçak, yün eldiven, yün bere, kırmızı tahta at biblo gibi İsveç’e özgü turistik eşyaları bulabileceğin Kilgren (no. 45- www.kilgren.se), gene İsveç’e özgü ürünlerin dışında bir sürü de tasarım parça bulabileceğin E. Torndahl (no. 63-www.etorndahl.se), kendime en sonunda şehrin sembolü kırmızı at aldığım Liten Amanda (no. 69 –www.litenamanda.se) ve Vikinglerle ilgili ne ararsan bulacağın Handfaste The Viking Shop (no. 73 –www.handfaste.se) girip, beğenip birşeyler aldığım dükkanlar. Royal Ice Cream AB’de (no. 67) 25 SEK’e güzel de bir dondurma yedim.
Öğleden sonra 18. yüzyılda yapılmış kraliyet sarayı Kungliga Slottet’i zyaret ediyoruz. Muhteşem goblenleri ve mücevher kaplı taçları hayranlıkla seyrediyoruz. Bir zamanlar kraliyet ailesinin yaşadığı bu saraydan çıkıp eskiden İsveç krallarının taç giyme törenlerinin yapıldığı ortaçağ kilisesi Storkyrkan’a gidiyoruz.
Akşam yemeğini Österlanggatan üzerindeki Stokholm’ün en eski tavernası (1722) Den Gyldene Freden’de yiyoruz. Elbette menüde İsveç köftesi ve patates var, İsveççe: Swenska köttbullar (www.gyldenefreden.se).
İkinci gün sabahtan Norrmalm tarafındaki Vasagatan caddesinde dolaşıyoruz. Sonra Old Palmes Gata caddesini takip edip Nobel Ödülleri’nin verildiği Konser Binası’nın (Konserthuset) karşısında hergün kurulan Hötorget (Hay Market) pazarına gidiyoruz.
Bu çevrede metrekare başına 2 H&M mağazası düşüyor. Pazardan böğürtlen alıp Östermalm tarafına doğru yürümeye devam ediyoruz. Hamngatan ile Regeringsgatan’ın kesiştiği yerde Stokholm’ün Harrods’ı olarak anılan Nordiska Kompaniet (NK) bulunuyor. Eve götürmek üzere reçeller alıyorum daha sonra buradan. NK’nın alt katında Bookbinders ve Ordning&Reda kırtasiye dükkanları var. Kendimi bu katta kaybettim.
NK’dan düz devam edip Biblioteksgatan’a gelince sola sapıyoruz. İsveçli markalar bu cadde üzerinde; kot pantolonlarına hasta olduğum Acne, tasarımcı Fillipa Knutsson’un butiği Fillipa K. Bu caddeyi kesen Mäster Samuelsgatan’da da bir sürü güzel butik var. Anladım ki alışveriş için doğru adres burası.
Öğle yemeği için Östermalmshallen’e gidiyoruz. Burası havyar, şarküteri ve peynir alabileceğiniz ve aynı zamanda yemek yiyebileceğiniz büyük bir şarküteri sayılabilir. Yemek için Emre ve Sedef de bize katılıyor. Öğlen yemeğini Lisa Elmqvist’te yiyoruz. Burasının uzmanlık alanı taze balık ve deniz ürünleri (www.lisaelmqvist.se).
Yemekten sonra ayrılıyoruz, kızlar farklı sokakları keşfetmeye kuzey tarafa doğru gidiyor, ben ise Emre ve Sedef ile Karlaplan tarafına doğru. Burada güzel evler var. Sibyllegatan ve Grev Turegatan’da güzel dükkanlar, galeriler. Vitrinlere baka baka yürünür cinsten. Kızlar tasarım cam ürünleri almak üzere Sibyllegatan 31 numaradaki Kosta Boda’ya gidiyor.
Akşamüzeri Riddagatan’da, 4 numaradaki Cafe Sturekatten’de buluşuyoruz. Burası 20. yüzyıl tarzı ile döşenmiş bir evi andırıyor adeta. Kahveler söyleniyor, tartlar, pastalar ısmarlanıyor, Sturekatten’in minik bahçesinde keyif yapılıyor. Unutmadan, Stokholm’ün bir diğer güzel cafesi de Cafe Vete-Katten. Stokholm’ün otantik cafelerinden (Kungsgatan 55). Çay keyfi bitince ufak bir yürüyüş yapıyoruz. Kızlar bira içmek için bir yerde oturunca ben de barmenle sohbete dalıyorum. Stokholm’de barda içki içebilmek için 18 yaşında olmak gerekiyormuş, ancak dükkandan içki almak için yaş sınırı 20. Çoğu market içki satmıyor. İçkiyi “Systembolaget” diye likör dükkanından alıyorsun. Mekanlarda sigara içilmiyor. En ucuz içki bira 50 SEK.
Akşam yemeği Pontus’ta yeniyor. Ben levrek söylüyorum bu sefer. Kızlar somon istiyor. Pontus’un da deniz ürünleri meşhur (Brunnsgatan 1 – www.pontusfrithiof.com). Yemek sonrasında Grand Hotel’e gidiyoruz. Burası Stokholm’ün incisi. Kraliyet Sarayı ve Gamla Stan’ın tam karşısında, Stokhom’ün en güzel oteli. Nobel Ödül Töreni için şehre gelenler ve ödül alanlar da bu otelde konaklıyor. Grand Hotel’in Cumartesi akşamları dolup taşan ve daha çok orta yaş ve üzerine hitap eden çok şık bir de barı var, Cadier. Kızlar farklı kokteylleri deniyor, favorileri raspberry lemonade. Ben ise fruit punch istiyorum, alkolsüzünden.
Pazar günü neler yaptığımızı merak ediyorsan, buraya tık tık!
[…] Not: İlk gün neler yaptığımızı merak ediyorsan, buraya! […]