Günaydın. Saat 6:00. Bünyem Bozcaada’da da güne İstanbul modunda erken başlıyor. Hava güzel, güneşli. Ne? İstanbul’da yağmur mu var? Kahvaltı öncesi yazıyorum bu yazıyı. Zeynep daha ortalarda yok.
Zeynep kullanıyor arabayı. O yoldan, ben yemeklerden sorumluyum. Ona sabah kahvaltısı için çavdar ekmeğine keçi peynirli ve domatesli bir sandviç yaptım. Adada da nerede yesek işlerine ben bakıyorum. Bu yüzden günde 6 kere az az değil çok çok yiyoruz. Nerede ne yedik hepsini anlatacağım.
İstanbul’un yağmurlu havasını arkamızda bıraktıktan sonra Tekirdağ, Malkara, Keşan yolunu takip ederek Gelibolu’dan Lapseki feribotuna biniyoruz. Çanakkale’den Geyikli’ye doğru yol alıp Geyikli’ye gelince de Bozcaada feribotuna biniyoruz. Yol boyunca yeşil erik ve armut yiyor ve Joss Stone dinliyoruz (Yakında İstanbul Caz Festivali kapsamında konser vermeye şehre geliyor, sakın kaçırma derim). 1,5 saat feribot beklediğimiz için (gelsin tavla yanında 2 çay) saat 16:00 gibi ilk otelimiz 9 ODA’ya varıyoruz. 9 ODA merkezde, Cumhuriyet Mahallesi’nde geçen sezon ortasında açılmış butik bir otel. Başladıklarında 9 odaları olduğu için otel 9 ODA adını almış ama şu anda tam 19 odaları var. Ben otelin işletmecisinin söylediğine göre en güzel odada kalıyorum (Güzelden kasıt manzaralı ve en geniş oda benimki = 301 numara).
Eşyaları odaya bırakıp hemen kendimizi sokağa atıyoruz. Makinem boynumda. Kısa bir yürüyüş sonrası akşamüzeri yemeği için (Öğle yemeği yemiş ve akşam yemeği de yemeyi planlayan bizler için saat 17:00’daki yemeğe verilecek daha güzel bir isim bulamadım) Cumhuriyet Mahallesi’de, postanenin karşısında Çınar Çarşı Caddesi’nin köşesinde (İstiklal Sokak) Corvus Şarap Dükkanı’nın yanındaki Lodos’a gidiyoruz. Ahşap masalar, kareli masa örtüleri, beyaz ahşap sandalyeler, fonda Rum müziği… Ada rüzgarlı ancak bu ara sokağa güneş vuruyor. Menüyü ince eleyip sık dokuyarak on beş dakika inceliyoruz. Bunu gören Türkan Hanım (Sonradan Lodos’un sahibi olduğunu öğreniyoruz) masamıza geliyor ve “ Ne yesek acaba?” sorumuzu yanıtlıyor. Çekirdekleri alınmış kırma zeytin, İzmir tulum peyniri, ceviz ve sarımsaktan oluşan Ege mezesi, sakızlı enginar, zahter salatası, radika, turp otu, akdiken ve kayakoruğundan oluşan ot tabağı, soslu taze iç bakla, rezeneli sübye yahni ve Girit usulü mücver masamıza ilk gelenler. Yemeği sevdiğimizi anlayınca Türkan Hanım’la sohbete dalıyoruz ve onu masamıza buyur ediyoruz. Ada, yemek tarifleri, yemek blogları üzerine konuşuyoruz. Türkan Hanım adanın en eskilerinden, Lodos’u 1999’da açmış. O zamanlar adada pek restoran yokmuş sonra sonra gelişmeye başlamış. Lodos’un mutfağında doğal olmayan, genetiği ile oynanmış ürünler yok. Örneğin mısır kullanmıyorlar, konserve ürün almıyorlar. Zahteri Antakya’dan, salçayı ve baharatları Antep’ten, börülceyi Balıkesir’den alıyorlar. Çiftlik balığı mutfak kapısından girmiyor. Lodos’un hemen arkasındaki Simyon Meyhane’nin de işletmesini üstlenmiş Türkan Hanım. Ama iki restoranın konsepti tamamen farklı. Adı üstünde Simyon tam bir meyhane. Eski usul reçina kadehlerde şarap, balık mezesi, küçük bardakta rakı istersen, Simyon’da kendine bir masa ayırtmalısın (Meraklısına: Türkan Hanım’ın da bir yemek blogu var: http://lodosbozcaada.blogcu.com).
Türkan Hanım diğer müşterileri ile ilgilenmek üzere gidince masamızdan sessizlik kaplıyor Zeynep’le beni. Ben adayı anlamaya, çözmeye çalışıyorum. Zeynep ise yandaki boş evi satın alıp üstünü 2 odalı bir pansiyon, altını minik bir kafe yapsak mı diye planlar kuruyor. Bunları düşünürken adanın şaraplarından Corvus-Karga’yı deniyor. Zaten sonra ne zaman satılık ev görsek Zeynep hep “Alsak mı?” diye bana soruyor. Bunlar olurken benim içimde “It’s just a perfect day” çalıyor. Türkan Hanım’ın karadut reçeli ile servis edilen sakızlı muhallebisinden adada kaldığımız süre zarfında kaç tane yediğimi seninle paylaşmak ister miyim bilmiyorum…
Bozcaada’da da kediler buluyor beni. Ben de onları…
Yediklerimizi eritelim diye yürüyoruz. Dükkânlara girip çıkıyoruz. Adanın merkezinde süs eşyaları, magnetler, takılar satan tezgâhlara bakıyoruz.
Akşama doğru Polente’de oturuyoruz, çay söyleyip tavlanın kapağını açıyoruz. Polente adını adanın en batı ucundaki fenerden alıyor. Sahibi Hüseyin Bey 4 yaşından beri adalı. Burası adanın girişinde mavi beyaz masa&sandalyeleriyle adaya ayak basanları karşılayan ilk mekan. İçeriden güzel müzikler geliyor. Sonradan Hüseyin Bey ile bir akşam yemeğinde tanışıyor, sohbet ediyoruz. O zaman oğullarından birinin DJ olduğunu, burada çalan harika parçaları da onun seçtiğini öğreniyorum. Yaşasın 90’lar!!! Polente’de bir süre gelen geçeni seyrediyoruz. Mutluyuz.
Tom Hodgkinson’un “Tembel Ayaklanması” isimli bir kitabı var, okumuş muydun? Kitabında yan gelip yatmanın manifestosunu anlatır. Kitapta “tembellerin gerçek dünyanın dışında yaşadığını söylüyorlar” der. Galiba doğru. Şu anda tembellik yapıyoruz ve burası gerçek dünyadan o kadar uzak ki. Yetişmesi gereken projeler, yapılması gereken işler, yazılması gereken yazılar. Hepsi kilometrelerce uzakta.
Akşam rakı&balık yemek istemeyene alternatif et, makarna ve risotto yapan Bakkal’a gidiyoruz. Burada Bakkal’ın sahibi Burak’ın köpeği Paris ile tanışıyoruz. Bakkal’ın hikayesini daha sonra anlatacağım. Akşamları ada serin, Bakkal’ın polar şalları yetişiyor imdadımıza. Zeynep farklı farklı şarapların tadına bakıyor. Her şeyden biraz sohbet ediyoruz. Yeni kararlar alıyoruz, yeni planlar yapıyoruz. Adaya ne zaman tekrar gelsek diye takvime bakıyoruz. Keyfimize diyecek yok, yol yorgunluğu çöküyor üzerime yavaştan. Otele gidip yatıyoruz.
Dedim ya erken kalktım, makinemi aldım sokağa çıktım. Yandaki evde oturan Rum teyzelerle sabah sohbeti yaptım. Yarın pazara gideriz diye sözleştik. Zeynep geldi az önce; “Hadi kapat şu bilgisayarı da denize gidelim” diyor. Ne yapayım, gerisini de sonra anlatırım.
Sana Not 1: Bakkal’ın, Maya Restoran’ın, Deniz Barlas’ın, Limani’nin sahibi Akın’ın hikayeleri, yemek maceramızın devamı, adanın butikleri, plajları, caddeleri ile ilgili de anlatacaklarım var, yakında.
Sana Not 2: Zeynep kim diye merak ediyorsan, onun da blogu var. Bakmak istersen buraya. Üstelik Bozcaada’da alışveriş üzerine de bir yazı yazmış yeni.
Bir cevap yazın