Annem çocukluğumuzu anlattığında tüm o hikayeler arasında babamın adı ya bize ödev yaptırırken ya yaz tatillerinde araba ile yolculuk maceralarında geçer ilk. “Peki biz bebekken babam neredeydi?” diye sorduğumda özetle, “o dönemlerde bebeğe bakmanın kadının işi olduğu kabul edilirdi” sonucuna ulaşıyorum. Babalar bu işleri beceremeyeceklerinden değil elbette, ya onlara fırsat verilmediğinden ya çevrede başka örnek olmadığından ya da kendi çekingenliklerinden kaynaklanıyor bu durum.
Devir değişti. David Beckham ve Brad Pitt gibi işi ve kariyeri dışında çocuklarıyla çokça vakit geçirmeleri ve ilgilenmeleri sebebiyle magazine sayfalarına konu olan babaların sayısı gün geçtikçe artmakta. Devir ilgili babalar devri mi oldu? Eşinin doğumda terini silip elini tutan, bebeğini sling’e koyup koyunda gezdiren, parkta biberonla besleyen babaların sayısı gün geçtikçe artıyor. Yoksa bu da gelip geçici bir trend mi? Gerçekten çocuğa bakmak, büyütmek, onun geleceği ile ilgili kararlar almak ve kurallar koymak annenin görevi, çocukla oynamak, eğlenmek de babanın görevi mi? Böyle bir eşitsizlik mümkün mü? Çevremde hala çocuğa bakmanın kadının, annenin işi olduğunu düşünen arkadaşlarım olmasına rağmen, bu işin ebeveynlerin işi olduğunu ve sorumlulukların bölüşülmesi gerektiğini savunan, çocuk büyütme sürecine gönülden dahil olan babalar da var.
Serdar Nebioğlu (33, mimar): Ortaokul yıllarımdan beri mimar olmak istiyordum. Üniversitede eşimle tanıştım ve yüksek lisans yaparken evlendik. Kendimi geliştirmek için çok çalışan bir adam oluverdim ancak hayatımıza oğlum Çınar ve o 2 yaşındayken kızımız Irmak girdi. İki çocuklu hayatı yaşarken ister istemez sorumluluk alıyorsun. Zaman içerisinde de çocukların yedikleri yemekten uyku saatlerine kadar her şeyle yakından ilgilenir oluyorsunuz. Şimdi Pazar günlerini benimle daha çok vakit geçirmek için iple çeken bir oğlum ve eve gelir gelmez beni kapıda karşılayan bir kızım var. Bir tek yemek yedirmek zor geliyor, onun dışında çocuklarımın her şeyiyle ilgileniyorum, babaları olarak bu beni de onları da mutlu ediyor. Elbette iki çocuk sahibi olmanın zorlukları da var, ikisine de eşit zaman ve ilgi göstermek zor. Biriyle daha fazla oynasam kendimi ötekine karşı kötü hissediyorum. Zaten anne-babalık sürekli bir hisler karmaşası değil mi?
Aykut Toygartepe (Serbest meslek): Kızım Ayla Defne 2,5 yaşında. “Kızlar babalarına hayran olur, kız babası olmak farklıdır” diyen dostlarıma katılıyorum. Kızım mı bana ben mi ona hayran yaşıyoruz, onu bilmiyorum ama. Doğduğundan beri kızımın bakımı, eğitimi, kişisel gelişimi başta olmak üzere her şeyiyle eşimle birlikte ilgileniyoruz. Sabahları eşim daha erken işe gidiyor, biz kızımla baş başa kahvaltı yapıyoruz, birlikte ata binmeye ya da parka gidiyoruz. Kızımı bırakabilecek kimse olmadığı zamanlarda onu işe ya da gerektiğinde bankaya bile yanımda götürmüşlüğüm var. Hayat müşterek, ebeveynlik de öyle. Elbette eşimle yapmadığı yaramazlıkları, örneğin balonun içine su doldurup fırlatma gibi, ben kızımla yapmaktan büyük keyif alıyorum!
Birkan Demir Çalışkan (35, İletişim danışmanı): Gerçekten baba olduğumu oğlumun kalp atışlarını ilk kez duyduğumda ve sonrasında Bora yaklaşık 2 aylıkken gece ağladığında kalkmam gerektiğini anladığımda hissettim diyebilirim. İşte o zaman, hayatımda hiçbir şeyin oğlumu yetiştirmek sorumluluğu kadar uzun sürmeyeceğini anladım. Çocuk sahibi olmayan arkadaşlarım oğlumla çok fazla vakit geçirip onları ihmal ediyorum diye sitem ediyorlar. Ancak bulduğum her fırsatta oğlumla olmaya çalışıyorum. Çocuğunuzda hem kendinizden bir parça görüyorsunuz hem de onun ayrıca bir birey olarak var olmasını sağlamak için uğraşıyorsunuz. Ona bakmanın ve ihtiyaçlarını gidermenin dışında sürekli fikrini soruyor, verdiği kararların sonuçlarını anlatıyorum. İyi bir insan yetiştirmeye çalışıyorum. 5 yaşındaki Bora’nın annesi de benim çabamla kıyaslanmayacak bir özveriyle çalışıyor oğlumuzu büyütmek için.
Uğur Bayrak (That’s My Fun firması sahibi): Eşim yoğun çalıştığı için Kızım Ela (10) ve oğlum Ziya’nın (6) bebekliklerinden bugüne dek büyümelerinde ve gelişmelerinde aktif rol alan bir babayım diyebilirim. Bez değiştirmekten mama yemelerine dek her aşamada sorumluluğu eşimle paylaştık. Ben genelde eğlence ve getir götür işlerden sorumluyum bu günlerde. Eşimle ders çalışıyorlar ben de onları sabahları kaldırıp okula hazırlıyor ve servise yetiştiriyorum, hafta sonları gidecekleri yerlere götürüyorum ve alışverişlerini birlikte yapıyoruz. Her gün dersler bittikten sonra eğlenceli kutu oyunları oynuyor ve yatmadan önce bizim yatağımızda hep beraber kitap okuyup sohbet ediyoruz. Günün en keyifli zamanı bizim için bu!
Çocuk bakımı sadece kadının işi değil
Peki bizde durumlar ne? Babama bakıyorum şimdi, o da torunuyla çok yakından ilgileniyor, ona yemek de yediriyor, yıkamaya da yardım ediyor, bolca oyun da oynuyor. Eşime gelince, doğduğu andan itibaren ilgileniyor oğlumuzla. Çocuk bakımının kadının işi olduğunu düşünmüyor hiç. Çalışma saatlerimize göre sorumluluklarımızı bölüşüyoruz. Saatlerce Lego’larla da oynuyorlar, birlikte yemek de yiyorlar. Alt değiştirmeden banyoya her konuda eşim de sorumluluk alıyor. Oğlumuzu birlikte büyütüyoruz. Başta babamın ve kocamın, sonra da çocuklarıyla birlikte büyüyen babaların babalar günü kutlu olsun!
Not: Bu yazı 20 Haziran 2015 tarihli Milliyet Cumartesi ekinde yayınlanmıştır.
Bir cevap yazın