Ben bu yazıyı hazırlarken oğlum bir yaşına bastı. Çocuk sahibi olanlara “Zaman çocukla inanılmaz hızlı geçiyor” dersem beni anlayacaklardır. Oğlumun doğum gününü kutlarken birlikte geçirdiğimiz ilk sene gözümün önünden tabiri caizse bir film şeridi gibi geçti. Oğlumla bu bir sene boyunca birlikte en çok ne yaptığımızı soracak olursanız cevabım – emzirmeyi, alt değiştirmeyi, uyumayı ve türlü şaklabanlıkla oyun oynamayı saymazsak – seyahat etmek olacak. Küçücük bebekle gezilir mi?” demeyin, gezilir. Zira, benim oğlum gezmeye henüz anne karnındayken başladı. Hamileliğim sırasında da benimle gezdiği için, bizimki doğduğunda seyahat etmeye çoktan alışmıştı. Doktorumun sağlığımın iyi olduğunu ve seyahate etmeme engel bir durum olmadığını söylediği halde, hamileyken yaptığım seyahatlerde eş, dost herkesin bana ya da bebeğe bir şey olacak endişesi vardı. Ancak ben, seyahat etmekten mutlu olduğum ve bunun karnımdaki ufaklığa da iyi geleceğine inandığımdan, kulaklarımı tıkadım ve bavulumu hazırladım.
Hamileyken anladım ki, bu dönemde seyahat anne adaylarının tedirginlikle yaklaştığı bir konu. İşte bu yüzden, oğlum doğduktan sonra onunla birlikte nasıl ve nereleri gezdiğim başka yazının (yazıların) konusu olsun, ilk yazımda sizle oğlum karnımdayken nasıl gezdiğimi paylaşayım, tecrübelerimi aktarayım istedim. Buyrun, benim önerilerim:
Seyahat Öncesi Hazırlıklar
Doktorla Görüşme: İlk 3 ay süresince aşerme, bulantı, aşırı yorgunluk gibi problemler son 3 ayda yerini büyük bir karın, limitli hareket kabiliyeti ve daha fazla yorgunluğa bıraktığı için doktorlar, hamilelikte en güzel seyahat edilebilecek zamanın ikinci trimester olduğunu söylüyor. Bu sıkıntılardan hiçbirini yaşamıyorsanız bile, seyahat öncesinde doktorunuza başvurarak seyahate engel bir durumunuz olup olmadığını öğrenmelisiniz. Birçok havayolu firması iç hatlarda 36, dış hatlarda 32-35 haftaya kadar uçuşa izin veriyor ancak doktorunuzdan “uçmasında herhangi bir engel yoktur” ifadesini içeren rapor talep ediyor.
İlaçlar: Doktorumun hamileyken kullanmamda sakınca olmamasından ötürü önerdiği ilaçları ve vitaminleri yanıma aldım. Bir sağlık sıkıntım olması halinde, benim bünyeme uyup uymayacağını bilmeden yabancı ilaçlar kullanmak istemedim.
Destinasyon Belirleme: Her ne kadar Buenos Aires’e ya da Sidney’e gitmek istediysem de bu planlarımı doğum sonrası bir zamana erteledim ve uzun uçuşlardan uzak durdum. Çok soğuk ya da çok sıcak şehirleri vücudum ısı değişikliğinden ötürü zorlanmasın diye listemden sildim (Endişeye mahal yok, hale görülebilecek çok şehir var!)
Otel Seçimi: Şehir merkezine ve toplu taşımaya yakın otel her zaman tercih sebebi. Konaklayacağım yeri seçerken; asansörü olması, havaalanı transferi ve oda servisi sunması öncelikli tercih sebebi oldu.
Bavul Hazırlığı: Hamile kalana dek, çok çift ayakkabı, her ortama göre kıyafet ve aksesuar koyarak bavulun fermuarını zor kapatan kadınlar kulübünün daimi üyesiydim. Ancak, bebek beklerken hafif, tekerlekli bir bavul ve az eşya ile yetindim. Hamileyken hızlı kilo alımı, ödem gibi sorunlarla karşılama durumu söz konusu olduğu için beli lastikli taytlar ve pantolonlarla bol üstler bavulun vazgeçilmez parçaları oldu. Kola asılan çantalar ya da postacı modeller yerine tek omzuma ağırlık bindirmemek için sırt çantası tercih ettim.
Sağlık Sigortası ve Hastane: Sigorta şirketim ile görüşerek, sağlık sorunu yaşamam halinde poliçem yurtdışında neleri kapsıyor, anlaşmalı kurumlar hangileri onları öğrendim. Gideceğim şehirde konaklayacağımız yere en yakın hastane/sağlık merkezi nerede onu araştırdım.
Önemli Bilgiler: Sigorta poliçem ve kartım, acil durumda aranması gereken kişilerin listesi, doktorumun adı ve iletişim bilgileri, kaldığım otelin/yerin iletişim bilgilerini yazdığım defteri çantamdan hiç çıkartmadım.
Yolculuk Sırasında
Uçakta: Yaptığım araştırmalar ve doktor ziyaretleri sonrasında, birçok havaalanına girerken geçtiğimiz kapı ve dedektörlerin metal dedektör olup “X ışını” ile çalışmadıklarını, dolayısıyla karnınızdaki bebeğe zarar vermeyeceğini öğrendim. Gideceğiniz alandaki dedektörlerin nasıl çalıştığını seyahat öncesinde öğrenmekte fayda var.
Hamileyken, cam kenarı koltuk sevdamı bırakıp koridor yanı koltuklarda oturdum. Bunun iki sebebi var; birincisi büyük karın bacaklara baskı yapıyor ve kan dolaşımını zorlaştırıyor. Ayrıca, uzun süre bacakların aşağı sarkık durumda ve hareketsiz kalması kanın damar içinde pıhtılaşmasına da neden olabilir. Bu nedenle, ara ara kalkıp koridorda yürüyüş ve bacak germe egzersizleri yapmak iyi geliyor. İkincisi, hamileyken insan daha sık (çok sık!) tuvalete gidiyor.
Uçaklarda genelde kabin basıncı sabit bir seviyede tutuluyor. Bu nedenle, kabin basıncının bebeğe zarar vermeyeceği söylenmekte. Ancak, kabin basıncı olmayan ufak uçaklarla yapılan seyahatlerde basıncın azalması vücudunuzun siz ve bebeğinize oksijen sağlamak için daha fazla efor sarf etmesine sebep olacaktır. Ufak uçaklarla yapmayı planladığınız seyahatleri hamilelik sırasında ertelemekte fayda var.
Araba/Otobüste: Kan dolaşımını sağlamak, bacak uyuşmasını engellemek, baldır ve uyluk kaslarının çalışmasını sağlamak için sık sık mola vermek gerek. Anne adayı ve bebeğin güvenliği için emniyet kemerinin hamilelik süresince kalça kemiği üzerinden, göbeğin altından bağlanması gerektiğini hatırlatmak isterim. Yol üzerindeki mola yerlerini önceden belirlemekte ve hastane, poliklinik veya sağlık ocaklarının yerini not almakta fayda var. 8-9 saatlik araba yolculuğu sırasında belim ağrıdığı için sırtıma yastık koydum ve sonraki yolculuklarda arabada hep yastık bulundurdum. Arabada su ve atıştırmalık olması yolculuğu kolaylaştırıyor elbette.
Gemide: Deniz tutması ve bulantı için doktorunuzun önereceği ilaçları çantanıza koymayı unutmayın. Cruise ile seyahat edecekseniz ekipteki doktora durumunuz ile ilgili önceden bilgi verin.
Şehirlerde Dolaşırken
– Hamileyken sık sık karnım acıktığı ve susadığım için çantamda hep atıştırmalık bir şeyler (fındık, ceviz, kayısı, badem, bisküvi) ve su bulundurdum.
– Her zaman rahat ayakkabılar ile yürüdüm. Hamileliğin son döneminde ayaklarda şişme, ödem olduğu için yarım numara büyük ayakkabı hayat kurtarıyor.
– Yemek yemeye, yeni restoranlar ve lezzetler denemeye meraklıyım. Hamileyim diye bu merakımdan vazgeçmedim ancak bu sefer spontane restoran seçmek yerine seyahat öncesinde restoranlarımı belirledim. Hamileyken tüketmemem gereken besinleri dikkate alarak menülerini önceden inceledim. Bir de yeni şeyler yerine menüsünde bulantım olursa, midem kötü olursa da yiyebileceğim basit yemekler olan restoranları da listeme ekledim.
– Gittiğim şehirde konuşulan ana dil İngilizce değilse, o dilde “Hamileyim, sancım var, beni şu hastaneye ya da en yakın hastaneye götürün lütfen” yazan bir kağıt taşıdım yanımda. Bir de hastaneye gitmem gerekirse diye “Şu kadar aylık hamileyim, sancım var, İngilizce bilen bir doktorla acilen görüşmem gerekiyor” yazan ikinci bir kağıdı ekledim yanına. Allah’tan hiç kullanmam gerekmedi.
– Hamilelerin daha sık tuvalete gitme ihtiyacı duyuyor. Bu nedenle, sokaklarda dolaşacaksanız büyük alışveriş merkezlerini radarınıza alın. Çoğunda hem tuvalet hem de kısa bir mola için cafe bulunuyor.
– Gün içerisinde dinlenmek için kısa molalar verdim, hatta bazen otele dönüp öğleden sonra uykusu bile uyuduğum oldu.
Son olarak, herkesin ne dediğini kafama takmadan, doktoruma danışarak, bebek beklerken hamilelik öncesi yürüyüş ve şehir gezmesi performansımı gösteremeyeceğimi kabullenerek seyahatlerimin keyfini çıkarmaya baktım. Gittiğim her şehirden oğluma da ufak hediyeler almayı ihmal etmedim.
Not: Bu yazı 14.12.2013 tarihinde Milliyet Cumartesi’de yayınlanmıştır.
Not 2: Fotoğraf Patricia Willocq.
Bir cevap yazın